Kitab-ı Mukaddes’te anlatılan Aden Bahçesi, ilk insanlar Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın yaşadığı Cennet Bahçesi olarak bilinir. Orta Doğu’da bir yerde olduğu düşünülen bahçe, İbranice’de “Gan Eden”, Arapça’da ise “Jannat Adn” olarak adlandırılır. Aden kelimesi “zevk” anlamına geldiğinden bahçe, Zevk Bahçesi olarak da bilinir.
Kitab-ı Mukaddes’te Aden Bahçesi, Tanrı’nın bahçesi ve Cennet olarak adlandırılır. Bahçenin doğuda yer aldığı ve içinden geçen bir nehrin dört kola ayrılarak bahçeyi suladığı belirtilir. Bu nehirler, Aden Bahçesi’ni sulayıp bahçenin dışından akarak devam ederler. Kitap’ta bahçede yaşayan Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın, Tanrı’ya itaat etmeleri halinde bahçede sonsuza dek yaşayabilecekleri belirtilir.
Konuyla ilgili Tevrat’taki ifadeler şöyledir;
“Ve tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe yaptı ve yarattığı Âdem’i oraya koydu. Ve Rab, görünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı ve bahçenin ortasında hayat ağacını, iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi. Ve bahçeyi sulamak için Aden’den bir ırmak çıktı. Oradan bölündü ve dört kol oldu. Birinin adı Pişon’dur; kendisinde altın olan bütün Havila diyarını kuşatır ve bu diyarın altını iyidir; orada ak günnük ve akik taşı vardır. Ve ikinci ırmağın adı Gihon’dur; bütün Kuş ilini kuşatan odur. Ve üçüncü ırmağın adı Dicle’dir; Aşur’un önünden akan odur. Ve dördüncü ırmak Fırat’tır.” (Tekvin 2:8-14)
Çoğu dinde olduğu gibi Hristiyanlık inancında da mezhep farkları olsa da büyük bir kısmı Tevrat’ta yazanları kabul etmektedir. İslam inancı ise, Aden Bahçesi terimini eskatolojik bir anlamla benimser ve İslam’da ‘’Adn’’ olarak adlandırılır. Bu bahçe, salih amel sahibi insanlara bir cennet katmanı olarak verilecektir.
Kur’an’da şu şekilde betimlenmiştir;
”Altından ırmaklar akan ve orada her istedikleri olan Adn cennetlerine girerler. İşte Allah, muttakileri böyle mükâfatlandırır.” (16/Nahl 31)
”Bunlar (var ya); onlara altından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bileziklerle süslenirler. İnce ve kalın ipekten yapılmış yeşil elbiseler giyerler. Orada, sedirler üzerine kurulmuşlardır. Ne güzel bir mükâfat ve ne güzel bir konaktır.” (18/Kehf 31)
Aden Bahçesi Nerede?
Bazı araştırmacılar, Fırat ve Dicle nehirlerinin yerlerini göz önünde bulundurarak, Aden cennetinin Diyarbakır veya o bölge olduğunu düşünmektedirler. Ancak, bazı araştırmacılar Gihon nehri için Nil ve Pişon nehri için de İndus nehri olabileceği sonucuna varmışlardır. Mısır bölgesi de bu konuda düşünülebilir.
Gihon’un Ceyhun, Pişon’un Seyhun nehrine karşılık geldiğini düşünenler de vardır. Bu iki kelimenin telaffuzu daha uygun görülür. Kimilerine göre bu bölge Irak’tır. Ancak, bu konuda farklı rivayetler vardır ve kesin bir yargıya varmak ilmi olarak mümkün değildir. Yerli ve yabancı birçok araştırmacının bu konuda farklı yorumları bulunmaktadır.
Kur’an’da geçen ifadelerden, Hz. Âdem’in yerleştiği cennetin gerçek anlamda dünyada değil, göklerdeki cennette olduğunu anlamak mümkündür ve hatta daha uygun bir anlamdır. Cennet kelimesi, bağ bahçe anlamına gelir. Cennet, parklar, nehirler, bağ-bahçeler ve yeşilliklerle dolu olduğundan bu adı almıştır.
Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın Cennetten Çıkarılma Hikâyesi
Allah’ın kullarını imtihan etmesi, insanlık tarihinin başlangıcından beri devam edier. İlk olarak, Allah Hazret-i Âdem’i yarattı ve meleklerin ona secde etmesini emretti. Bu, meleklerin imtihanıydı ve bütün melekler bu imtihanı kazandılar. Ancak Şeytan secde emrine karşı isyan etti ve imtihanı kaybetti. Şeytan, nefsani arzuları olan cinni türünden bir varlıktı ve kendisindeki bu nefsani arzuların etkisiyle Allah’ın emrine karşı geldi. Bu, insanların da imtihanıdır; insanlar da nefislerinin etkisinden kurtulup Allah’ın emirlerine uymalıdır.
Allah, Hz. Âdem ve eşi Hz. Havva’yı İblis ile imtihana tabi tuttu. Bu imtihanın gerçekleşmesi için İblis’e fırsat verdi. Allah, cennetteki bir ağacın meyvesine yaklaşmayı Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya yasaklamıştı. İnsanın Allah’ın emrine tabi olmasını engellemeye çalışan nefis, insanla ilk mücadelesine şeytanın vesvesesiyle cennette başladı. Şeytan, Hz. Havva’yı vasıta kılarak Hz. Âdem’e arzu ve isteklerini kabul ettirmeye çalıştı. Şeytan, görevi gereği her ikisini de kandırabilmek için türlü hileler yapmaktaydı.
“Derken şeytan, kapalı olan ayıp yerlerini birbirine göstermek için onlara vesvese verdi. Rabbiniz size bu ağacı: ‘Meleklerden olursunuz veya (Cennette) ebedî kalanlardan’ olursunuz diye yasakladı’’ dedi. (Â’râf, 20)
“Ve onlara: ‘Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim…’ diye yemin etti.” (Â’râf, 21)
“Böylece onları hile ile aldattı. (Onlar) ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Üzerlerini Cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara: ‘Ben size o ağacı yasaklamadım mı? Ve şeytan size apaçık bir düşmandır demedim mi?’ diye nidâ etti.” (Â’râf, 22)
Hz. Âdem ve Hz. Havva, İblis’in yaptığı hileyi fark ederek, hemen tövbe ettiler ve Allah’tan bağışlanmayı dilemek için yalvardılar. Allah da onların tövbe etmeleri sebebiyle kurtuluş yolunu gösterdi ve ayıplarını örtecek bir giysi yarattı. Bu giysi, takva elbisesi olarak adlandırılan, kalbi ve gönlü kötü duygu ve düşüncelerden koruyan, kulun Allah’a karşı mesuliyetini idrak etmesini sağlayan bir elbiseydi. İnsanların ayıplarını örtmede sadece bilinen giysilerin yeterli olmadığını, takva elbisesinin de giyilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Hz. Âdem ve Hz. Havva, Şeytan’ın yalanlarına inanmaları sonucu cennetten kovulurlar. Cennet bahçesi, ahiretteki cennetle aynı olup olmadığı konusunda ulema arasında farklı görüşler bulunmaktadır. Kısas-ı Enbiya’ya göre, Hz. Âdem Sri Lanka’ya, Hz. Havva ise Etiyopya’ya gönderilir ve daha sonra Mekke’de Arafat Dağı’nda buluşurlar. Bu kıssa, İslam kültüründe önemli bir yer tutar.
Kur’an’da Hz. Âdem’in 1000 veya 2000 yıl yaşadığına dair bir bilgi yer almazken, İslamiyet’e hadisler yoluyla girmiştir. Güvenilir hadis kaynaklarına göre (Buhari ve Müslim gibi), Hz. Âdem’in boyu 60 zira (yaklaşık 35-48 metre) olarak kabul edilir.