Uruguay Hava Kuvvetleri Uçuş 571 veya And Dağları Uçak Kazası, havacılık tarihinde önemli bir yer tutan trajik bir olaydır. Bir uçak kazasından sağ çıkmak, çoğu insan için gerçek bir mucize olarak kabul edilir. Ancak 571 sefer sayılı uçuştan kurtulanlar için, feci kaza sadece korku dolu bir hikâyenin başlangıcıydı. Hayatta kalmak için mücadele veren 16 kişi, son çare olarak parça parça arkadaşlarını yemeye başladılar!
Montevideo’da bulunan ve Atlantik Okyanusu’na kıyısı olan Uruguay’ın başkenti Stella Maris Koleji‘nin ragbi takımı “Old Christians”, Şili’nin başkenti Santiago’da yapılacak bir maça gitmek üzere hazırlanıyordu. Yolculukları için Uruguay ordusu devreye girdi ve kaynakları kısıtlı olan Old Christians takımının sorunsuz bir şekilde Şili’ye ulaşması için 571 sefer sayılı Fairchild FH-227D tipi bir uçak görevlendirildi. 4 yaşındaki bu uçak, Montevideo’dan kalkacak, Güney Amerika’yı kesen And Dağları’nı aşarak Şili’ye varacaktı.
12 Ekim 1972’de, 5 mürettebat ve toplamda 45 yolcu ile Carrasco Uluslararası Havalimanı’ndan açık bir hava koşulunda kalkış yaptılar ve planlanan rotayı izleyerek Arjantin’e doğru ilerlediler. Ancak uçuş ekibi, hava koşullarının kötüleşmesi nedeniyle And Dağları’nı geçmek için fırtınanın dinmesini beklemeye karar verdi ve yapılan uyarıları dikkate alarak Arjantin’in Mendoza şehrine indiler. FH-227D’nin varış noktasına ulaşabilmesi için önünde devasa dağlar ve dinmesi gereken bir fırtına vardı.
Söz konusu olay 1993 yapımı Alive filmine konu oldu.
Uçağın Düşmesine Neden Olan Korkunç Hata
Bir günlük aranın ardından yolculuğa tekrar hazırlanan FH-227D, yakıt ikmali ve kısa bir kontrolün ardından Mendoza şehrinden ayrıldı. Hava koşulları bir gün öncesine göre daha iyi olsa da, bölgedeki uçaklar için ani hava değişimlerine karşı dikkatli olmaları gerektiği hatırlatıldı.
Öğleden sonra saat 14.18’de kalkış yapan uçağın kaptan pilotu Julio Ferradas, deneyimli yardımcı pilot Dante Lagurara ile birlikte And Dağları’na 29. kez doğru yöneliyordu. Ferradas, uçağın sınırlarını göz önünde bulundurarak batıya gitmek yerine güney rotasını tercih etti. FH-227D’nin ulaştığı en yüksek irtifa yaklaşık 7 bin metreydi ve bu, And Dağları’nın zirvelerine son derece yakın bir seviyeydi. Ferradas, uçuş güvenliğini riske atmamak için güneydeki Planchón Geçidi‘ni kullanarak dağları aşmayı planlıyordu.
Ferradas ve Lagurara yönetimindeki uçak, kalkıştan yaklaşık bir saat sonra Planchón Geçidi’ne ulaştı. Hava trafik kontrolörleriyle iletişime geçen pilot, uçağın geçidi aşmak üzere olduğunu bildirdi ancak ne pilot ne de kontrolörler uçağın gerçek konumunu biliyordu. Hava bulutlu olduğu için görsel temas sağlayamayan pilotlar, uçağın geçidi aşarak yerleşim yerlerinin üzerinde olduğunu varsayıyordu. Bu yanlış anlamadan habersiz kontrolörler, FH-227D’ye alçalma izni verdi ve yardımcı pilot Lagurara, kaptan pilotun onayıyla alçalmaya başladı. Ancak pilotlar, hatayı fark etmek için çok geç kalmıştı.
Bulut tabakasını delerek alçalmaya başlayan uçak, kısa süre sonra isimsiz bir zirveye çarptı. Daha sonra Cerro Seler olarak adlandırılan bu zirve, Şili ile Arjantin arasındaki dağlık sınırda bulunuyordu. 4.200 metre yükseklikteki zirveye çarpan uçak, sağ kanadını kopararak gövdeye büyük bir delik açtı ve ardından sol kanadı da koptu. Geriye sadece havada ilerleyen bir gövde kaldı ve bu gövde, dağın dik yüzeyinden kayarak bir kar yığınına takılarak durdu.
Hayatta kalanlar, kazadan sonra uzun bir süre dağda mahsur kaldılar ve ancak iki ay sonra kurtarılabildiler. Bu kaza, olağan dışı bir olaya dönüşerek tüm dünyanın dehşete düştüğü bir trajediye dönüşmesiyle doruk noktasına ulaştı.
Hayatta Kalanların Yaşam Mücadelesi
Uçaktaki 45 kişiden 12’si hemen, 6 kişi ise sonraki günlerde hayatını kaybetti. Geriye kalan 27 kişi, umutsuzca kurtarılmayı bekleyerek duyanları dehşete düşürecek 72 günlük bir yaşam mücadelesi vermek zorunda kaldı.
Kazadan hemen sonra başlatılan arama çalışmaları, öncelikle pilotların yanlış bildirdiği konumda yoğunlaştı. Ancak kısa süre sonra yanlış bilginin ortaya çıkmasıyla çalışmalar And Dağları bölgesine kaydırıldı. Günler boyunca devam eden aramalar sonuçsuz kaldı ve beyaz kar örtüsü altında beyaz bir uçağın enkazı bulunamadı. Sonunda ekipler, umutsuzluğa kapılarak tüm yolcuların öldüğünü kabul edip çalışmaları sonlandırdılar.
Kurtarma çalışmalarının durduğunu uçak enkazındaki radyodan öğrenen 27 kişi, bir süre uçakta ve yolcuların kişisel eşyaları arasında buldukları yiyeceklerle yaşam mücadelesi verdiler. Uçak enkazındaki parçaları sökerek soğuktan korunmaya çalıştılar. Ancak 29 Ekim’de kaza bölgesinde çığ düşmesi sonucu 8 kişi daha hayatını kaybetti. Yiyecekler tükenmiş, hava soğuktu ve sağ kalanların seçenekleri azalıyordu. Tam da bu sırada, kazada hayatını kaybedenlerin cesetleri gözlerine çarptı.
Yamyamlık Dramının Ortaya Çıkışı
Kazadan sonra bir süre çikolata, reçel, kuru yemiş ve şekerlemeyle hayatta kalmaya çalışan kazazedeler, yiyeceklerin tükenmesiyle birlikte hayatını kaybeden arkadaşlarının ve aile üyelerinin cesetlerini yeme gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldılar.
Roberto Canessa, durumun kaçınılmaz olduğunu anladığında uçağın enkazından aldığı bir cam parçasını bıçak olarak kullanmaya karar verdi. Tıp öğrencisi olması nedeniyle, bu işlemi yapabilecek en uygun kişi olduğunu düşündü. Canessa, anılarını anlattığı kitapta yaşananlardan bahsederken, “Kazadan 9 gün sonra yaptığımız ilk kesik asla unutulmayacak bir anıdır. Kestiğimiz etleri enkazdan çıkararak yaptığımız bir sac levhanın üzerine koyduk. Herkes son gücüne kadar dayandı ve tükendiğimizde pişirdiğimiz etleri yemeye başladık. Bu kararı hepimiz ayrı ayrı verdik ve bir kez yaptığımızda artık geri dönüşü yoktu. Bu, masumiyetle olan vedalaşmamızdı” ifadelerini kullandı.
“Bizi yamyamlıkla suçlayanlar oldu. Ancak birini öldürdüğünüzde yamyam olursunuz” diyen Canessa şunları da ekledi: “Yapılan suçlamaları umursamıyorum. Bunu yapmak zorundaydık. Ölü bedenler, ihtiyacımız olan protein ve yağa sahipti ve hayatta kalmak için bunu yaptık.”
Hayatta kalanların yediği ilk bedenler pilot ve yardımcı pilota aitti. Kazazedeler, onları tanımıyordu ve arkadaşlarının bedenlerine bunu yapmak istemiyordu. İnsan eti yemeyi reddeden birkaç yolcu ise kısa süre içinde soğuğa ve açlığa dayanamayarak hayatını kaybetti. Yemeyi reddeden bir kadın ise 60. güne gelindiğinde 25 kiloya düşüp öldü.
Kazazedelerin Kurtulma Çabaları
Hayatta kalma mücadelesiyle dolu günlerin ardından, kazazedeler kurtulmak için bir şeyler yapmaya karar verdiler ve aralarından hala güçlü kalan 3 kişiyi seçtiler. Nando Parrado, Antonio Vizintin ve Canessa, ilk olarak çevrelerinde ne olduğunu anlamak için kaza bölgesinde dolaşmaya başladılar. Ancak kurtulma çabalarının ilk aşamaları başarısızlıkla sonuçlandı ve kazazedelerin moralini olumsuz etkiledi. Çünkü kazanın yaşandığı yerde herhangi bir insan işareti yoktu. Her yer, bitmek bilmeyen kar ve dağlarla kaplıydı.
İlk denemelerinin ardından kaza bölgesine geri dönen Parrado, Vizintin ve Canessa, daha planlı bir şekilde hazırlanarak kazadan tam 2 ay sonra, 12 Aralık günü tekrar insanlara ulaşmak için kaza bölgesinden ayrıldılar. Yaklaşık 9 gün süren zorlu bir yürüyüşün ardından, Vizintin yeterli yiyeceğe ulaşamadığı için Parrado ve Canessa’dan ayrıldı ve kaza alanına geri döndü. Ancak Vizintin’in kaza alanına dönüşü, sadece 3 saat sürdü.
Parrado ve Canessa, yürüyüşlerinin 9. gününde, bir nehir kenarında ateş yakmaya çalışırken karşı kıyıda beliren figürleri fark ettiler. İkili, yaklaşık 2 ay sonra ilk kez yabancı insanlarla karşılaştıklarında hemen harekete geçtiler. Parrado ve Canessa, durumlarını karşıdakilere anlatmaya çalıştılar ve karşı kıyıdaki insanların “Yarın” diye bağırdığını duydu.
Geceyi nehir kenarında geçiren ikili, ertesi gün geri dönen atlıları gördü. Parrado ve Canessa, karşı kıyıdakilere yaşananları anlatmak için taşa sarılı bir kâğıt ve kalem göndermeyi başardılar ve yardım ekiplerine haber verilmesini istediler. FH-227D kazasından sağ olarak kurtulanların olduğu haberini aldıktan kısa bir süre sonra, arama kurtarma ekipleri yeniden harekete geçti. 22 Aralık’ta, Şili Hava Kuvvetleri tarafından bölgeye gönderilen bir helikopter, hayatta kalanların yarısını kaza alanından kurtardı. Ertesi gün başka bir helikopter, enkaz çevresinde bulunan son kişileri kurtarıp bölgeden ayrıldı.
Olayın Ayrıntıları Tüm Dünyayı Dehşete Düşürdü
Kazazedelerin 72 gün boyunca kendi çabalarıyla hayatta kaldığı gerçeği ortaya çıktığında, dünya adeta şok oldu. Kazadan sonra yanlarında taşıdıkları peynirleri yiyerek hayatta kaldıklarını belirten kazazedeler, diğer detayları aileleriyle paylaşmayı planlıyordu. Ancak kaza yerinde çekilen fotoğrafların basına sızdırılmasıyla birlikte, tüm dünya dehşete kapıldı.
Sağ kurtulanların ölenlerin bedenlerini yiyerek hayatta kaldığı ortaya çıkınca, basında yamyamlık tartışmaları başladı. Tartışmalar büyüyüp uluslararası boyuta ulaştığında, Katolik Kilisesi devreye girdi ve kazazedelerin mecbur kaldıkları için böyle davrandıklarına dikkat çeken bir açıklama yaptı.
Kazada hayatını kaybedenlerin geriye kalanları, kaza yerinden yarım mil ötedeki bir taş yığınının altına gömüldü. Mezarın tam ortasına demir bir haç yerleştirildi. Uçağın enkazından geriye kalanlar, maceraperestlerin ilgisini çekebileceği endişesiyle yakıldı.
Kazadan sonraki yıllarda, olay hakkında birçok kitap yazıldı ve yaşananlar pek çok filme konu oldu. Bu trajik olay, insan dayanıklılığı ve hayatta kalma mücadelesi konularında derin etkiler bıraktı ve uzun yıllar boyunca insanların ilgisini çekmeye devam etti.
WhatsApp grubumuza katılmak için TIKLAYINIZ!