İkinci Dünya Savaşı’nda; Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombası ile adeta cehennem yaşanmıştır. Tarihin seyrini değiştiren bu olay, binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına sebep olmuştur. Atılan atom bombası, dünya savaş tarihi boyunca kullanılan tek atom bombalı saldırı olarak kayıtlara geçmiştir.
ABD’nin 6 Ağustos 1945 sabahı Hiroşima’ya attığı atom bombası; kentin yüzde 70’ini yok eden, 13 bin TNT kuvvetin deki uranyum katkılı bombadır. Atıldığı yerde 3 bin santigrat dereceye ulaşan ısı oluşturmuştur. Atılan bomba sonucunda bir buçuk kilometrelik alandaki her yer dümdüz olmuştur. Ölen insanlardan çoğu herhangi bir tıbbi destek alamadan ölürken, şehre yardım götürmeye gidenler ise radyoaktif maddeye maruz kalarak hayatını kaybetmiştir.
Atom Bombasının Atılma Sebepleri
Savaşın sürdüğü sıralarda ABD Başkanı Harry Truman, atom bombası kullanılmasının gerekçesi olarak, Doğu Asya’da öngördüğü Sovyet tehdidi olduğunu ileri sürmüştür. İkinci Dünya Savaşı’nın son döneminde; Mihver devletlere karşı savaşan Müttefik Devletler, Japonya’nın 67 kentini işgal etmiş ve saldırılara başlamıştır.
Savaş sırasında Avrupa cephesinde yer alan Almanya teslimiyet belgesini imzalamış, böylece müttefik devletler tüm dikkatini Pasifik çevresine çevirmiştir. 26 Temmuz 1945’te Müttefik Devletler, Japon Silahlı Kuvvetlerine şartsız teslimiyet çağrısında bulunmuştur. Teslim olmadıkları takdirde hızlı ve mutlak bir yıkım uygulanacağı duyurulmuştur. Fakat Japon İmparatorluğu bu teklifi reddetmiş ve şartsız kesinlikle teslim olmayacaklarını bildirmiştir. Ağustos ayının başında Japonya ittifak cephesine anlaşmalı barış teklifi yapmış, fakat kabul edilmemiştir. 6 Ağustosta da Hiroşima’ya atılan atom bombası ile şehir yerle bir edilmiştir.
Atom Bombasının Atılma Zamanı ve Sonuçları
1945 yılının Ağustos ayı itibariyle Müttefik Devletler tarafından, Manhattan Projesi kapsamında 2 tip atom bombası üretilmiştir. Atom bombalarını, yükleyen savaş uçakları Japonya’nın 4 kentine bomba atmak için emir almıştır. Belirlenen bu kentlere, herhangi bir saldırı olmayacağı önceden duyurulmuş ve çok sayıda insanın oraya göç etmesi sağlanmıştır.
6 Ağustos 1945 yılında B-29 tipi uçaklardan birisi Hiroşima’ya uranyum tipi atom bombası atmıştır. 3 gün sonra da 9 Ağustos 1945’te plütonyum patlayıcı tipi atom bombası, Nagazaki’ye atılmıştır. Atılan her 2 bombada hedeflerini tamamen yok etmiştir. Diğer 2 kente ise hava şartlarının elverişsizliği yüzünden atılamamıştır.
Bombanın düştüğü yerlerdeki binalar, köprüler, yollar yerle bir olmuştur. Radyasyon seviyesi öldürücü düzeye çıkarak, birçok insanın yanmasına ya da vücutlarında ağır yanıklar oluşmasına sebep olmuştur. Hatta birçok insan radyoaktif madde sonucu kör olmuştur. Karada oluşan büyük yıkımın yanı sıra, patlamanın yarattığı şok dalgasıyla bulutlar dağılmış kırmızı renkte bir ateş topu beyaz bir dumana dönüşerek, adeta büyük bir mantar şeklinde göğe yükselmiştir.
Atom bombası atılan her iki kentte de 2 ila 4 ay boyunca akut etkiler sebebiyle Hiroşima’da 90 bin ile 146 bin kişi, Nagazaki’de 39 bin ila 80 bin kişi yaşamını yitirmiştir. Her iki kentte de ölümlerin çoğu bombanın atıldığı gün yaşanmıştır. Yaşanan ölümlerin çoğu sivil halktan oluşmaktaydı. Çok sayıda insan yanma, yaralanma, hastalık, akut radyasyon sendromu ve dengesiz beslenme benzeri belirtiler sonucu hayatını kaybetmiştir.
Yarım milyona yakın insanın öldüğü atom bombası sonrasında Japonya imparatorluğu, Müttefik Devletlere teslim olmuştur. 2 Eylül 1945 te Japonya teslimiyet belgesini imzalamış ve ikinci Dünya Savaşı tamamen sona ermiştir. Savaşın kırılma noktasını oluşturan atom bombasından etkilenenlere “Hibakuşa” ismi verilmiştir. Bomba mağdurlarında kapanmayacak korkunç yaralar açılmıştır. Birçok insanın vücudunda kanser olmak üzere tedavisi zor şekil bozuklukları, sakatlıklar gibi hastalıklar ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda insanlar üzerinde uzun süre psikolojik çöküntülere sebep olmuştur.
Savaş sonrasında ülkeler arasındaki ilişkilerde değişirken, ABD ve Sovyetler Birliği 1950’ye kadar daha kuvvetli hidrojen bombaları geliştirmiştir. Dünya üzerinde olası aşırı güç kullanabilme dönemine adım atılmıştır. Nükleer savaşın gölgesinde yaşayan dünya ülkeleri, ABD ve Sovyetler Birliği’ne doğrudan savaş açma cesaretini gösteremediği için, dünyada soğuk savaş dönemine girilmiştir.