Kızılderili Soykırımı: Amerika’nın Keşfiyle Başlayan Tarihin En Büyük Katliamı!

Tarih:

Paylaş

Amerika’nın keşfi, bir dönemin kahramanlık hikâyesi gibi sunulsa da, bu yeni kıta keşfinin ardında derin bir karanlık yatıyor: Kızılderililerin soykırımı. Kristof Kolomb’un 1492’de Amerika kıtasına ayak basmasıyla başlayan bu trajedi, Yeni Dünya’nın keşfiyle birlikte başlayan ve uzun yıllar devam eden bir sürecin kapısını araladı. Ancak bu süreç sadece keşiflerle değil, aynı zamanda zulüm ve yok etme politikalarıyla da damgalandı. Kızılderili halkları, Avrupalıların egemenliği altında yaşanan acımasızlıkların, talanın ve katliamların en büyük kurbanları oldu.

Bu soykırımlar arasında doğrudan Kızılderili katliamları, etnik temizlik, Kızılderili Tehciri gibi yöntemlerle topraklarından uzaklaştırılma, Kızılderili rezervasyonlarına kapatılma, bilinçli olarak Eski Dünya hastalıklarının bulaştırılması gibi yöntemler bulunmaktadır. Ayrıca, Kanada ve ABD’deki yerli yatılı okullarda çocukların anadillerinden koparılarak eğitim almaları ve kültürel kimliklerini kaybetmeleri gibi dil ve kültür soykırımı da yaşanmıştır. Kızılderililere yönelik soykırım yöntemleri arasında fiziksel imha, toprak gaspı, kültürel baskı, tehcir ve zorla kısırlaştırma gibi yöntemler bulunmaktadır.

Kızılderili Soykırımı, modern çağın en büyük, en kanlı ve en acımasız katliamı olarak tarihe geçti. Bu soykırımda, 100 milyondan fazla insanın hayatı son buldu. Kızılderililerin yaşamları ve toprakları, doymak bilmez bir hırsla talan edildi.

Kızılderililer Kimdir?

Kızılderililer ya da Amerika Yerlileri terimi, Sibirya kökenli Eskimo-Aleut halkları dışındaki tüm Amerika yerli halklarını kapsayan genel bir ifadedir. Amerika Kıtası’nın ilk yerlileri olarak bilinen Kızılderililer, çeşitli kabilelerden oluşur ve her biri kendi inançları ve yaşam tarzlarıyla öne çıkar. Bu kabilelerin ortak özellikleri olsa da, farklılıklar inançlarında ve yaşam tarzlarında kendini gösterir.

Kızılderililerin konuştukları diller birbirinden oldukça farklıdır ve diğer Avrupa veya Asya dilleriyle hiçbir bağlantıları yoktur. Dil farklılıklarının yanı sıra, kültürleri de birbirinden ayrılır ve benzersiz özelliklere sahiptir. Günümüzde, Kızılderililer dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşamlarını sürdürmektedirler.

Çoğu avcı-toplayıcı yaşam tarzını benimseyen Kızılderili toplulukları bulunurken, bazıları mısır gibi tarım ürünlerini yetiştirmişlerdir. Kuzey Amerika’da Kızılderililer, Amerika Birleşik Devletleri’nde Kızılderili rezervasyonu, Kanada’da ise Kızılderili rezervi adı verilen belirli bölgelerde yasal olarak toplanırlar.

Ünlü Cenevizli kaptan ve kâşif Kristof Kolomb, 1492 yılında Hindistan’a ulaşmak amacıyla deniz yolculuğu gerçekleştirdi. Ancak beklenmedik bir şekilde Amerika’ya ulaştı. Kolomb, bu bölgeyi Hindistan zannetti ve yerli halka “Kızıl Hintliler” adını verdi. Bu isim, yerli halkın vücutlarındaki kırmızı boyalardan kaynaklanmaktadır. Ancak, günümüzde bu terim kullanılmamaktadır. Kuzey, Orta ve Güney Amerika’da birçok farklı Kızılderili grubu bulunmaktadır. Araştırmacılar, bu grupları kültür ve dillerine göre alt gruplara ayırmışlardır.

Kızılderililer Nerede Yaşadılar?

Kızılderililerin Amerika’ya göç yolları hakkında hala araştırmalar yapılmaktadır. Son buzul çağında deniz seviyesinin düşmesiyle, ilk göç eden kesim Beringia Kara Köprüsü’nü kullanmıştır. Sibirya’da yaşayan Kızılderililer, bu rota üzerinden Alaska’ya geçmişlerdir. Bu göçün 40.000 ila 17.000 yıl önce gerçekleştiği tahmin edilmektedir.

Güney Amerika’ya ulaşmak için Pasifik kıyısının kullanılması da tezler arasındadır. Ancak bu yol, o dönemde kullanılan araçlar için oldukça tehlikelidir ve bu nedenle bu ihtimal düşük görünmektedir. Amerika’nın keşfedilmesi ve yerleşime açılmasıyla, Orta Asya’dan birçok Kızılderili’nin geldiği düşünülmektedir. Bu fikir üzerinde pek çok araştırmacı çalışmaktadır.

Kızılderililere ait ilk bulgulara Alaska’da rastlanmıştır. Daha sonra Kuzey Britanya Kolombiyası, batı Alberta ve Yukon’da Old Crow Düzlükleri’nde de birçok bulgu bulunmuştur. Kızılderililer, göçleriyle birlikte tüm Amerika’ya yayılmışlardır ve farklı coğrafyalarda farklı kültürler geliştirmişlerdir. En yoğun Kızılderili nüfusu, Kaya Dağları’nın doğusunda bulunmaktadır. Bu bölgeden Atlantik’e kadar uzanan çayırlık alanda yaşarlar. Kaya Dağları’nı Pasifik’ten ayıran bölgede de birçok kabile yaşamaktadır, bunlardan en bilineni ise Apache kabilesidir.

Kızılderililere Yönelik Soykırımlar

« Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz. »
(Kristof Kolomb’un İspanyol Kraliçe’sine Mektubu)

“En İyi Kızılderili, Ölü Kızılderilidir.”
(ABD’li General Philip Henry Sheridan, 1831-1888)

Kızılderililere yönelik soykırımlar, Kristof Kolomb’un 1492’de Amerika’yı keşfiyle Yeni Dünya’nın kapılarının aralandığı döneme kadar uzanır. Bu keşif, 1492 öncesinde Amerika’nın, yerli halkı Kızılderililerin yaşadığı bir kıta olduğunu ortaya çıkardı. Keşif öncesinde Avrupa, Afrika ve Asya dışındaki kıtalar hakkında çok az bilgiye sahipti ve Avrupa’nın keşifleri genellikle Afrika ile sınırlıydı.

Ancak Kolomb’un Amerika’yı keşfiyle birlikte, Avrupa’nın sömürgecilik geleneği yeni kıtaya da yayılmış oldu. Bundan sonra geçen 500 yıl boyunca, Kızılderili soykırımları ve katliamları Amerika’nın kara bir lekesi haline geldi.

Tam olarak sayısı belirsiz olsa da, onlarca Kızılderili katliamında binlerce yerli Amerikalı hayatını kaybetti. Bu soykırımlarda çeşitli öldürücü silahlar kullanıldı. Örneğin, biyolojik silahlarla bir ırka saldırmak insanlık tarihinde daha önce görülmemiş bir yöntemdi. Kızılderililere sürgün edilirken dağıtılan battaniyelere çiçek hastalığı bulaştırılarak, birçok insanın ölümüne neden olundu.

Kızılderililerin yıllar boyunca süren sakin hayatlarını ani bir şekilde değiştirdi ve beyaz Avrupalıların bu kıtada yaşayan yerli halka karşı uyguladığı soykırımların başlangıcını işaret etti. 12 Ekim 1492 tarihi, Kızılderililer için trajik bir dönemin başlangıcıdır ve bu tarih Kolomb Günü olarak kutlandığında, aslında soykırımın, köleliğin, tecavüzün ve yağmanın mirasını kutlamak anlamına gelir. Benzer şekilde, Şükran Günü kutlamaları da ABD Kızılderililerine karşı yapılan soykırımın bir yansıması olarak görülmektedir.

Kızılderililere Uygulanan Soykırım Türleri

Etnik Katliam ve Temizlik: Kızılderililerin sistematik olarak katledilmesi ve yok edilmesi.

Kızılderili Tehciri: Kızılderililerin kendi topraklarından zorla sürülerek başka bölgelere yerleştirilmesi.

Kızılderili Rezervasyonları: Kızılderililerin belirli bölgelere zorla yerleştirilmesi ve bu alanlarda izole edilmesi.

Çiçek Hastalığı: Avrupalıların bilerek ve isteyerek Kızılderililere bulaştırdığı hastalıklarla nüfuslarının azaltılması.

Hristiyan Misyonerlik Faaliyetleri: Kızılderili çocukların ailelerinden zorla alınıp Hristiyan misyonerler tarafından eğitilerek asimile edilmeye çalışılması.

Zorla Kısırlaştırma: Kızılderililerin doğurganlığının engellenerek nüfuslarının azaltılması.

Sömürgecilik: Kızılderililerin yaşadığı topraklardaki kaynakların sömürülmesi ve haklarının ellerinden alınması.

Kızılderili Yas Günü ve ABD Kolomb Günü

Kızılderililere uygulanan soykırımın başlangıç tarihi olarak 12 Ekim kabul edilir. Bu tarih, Kızılderililer için büyük bir yas günüdür. Çünkü yaşamları bu tarihte kökten değişmiş ve eski yaşamları artık geride kalmıştır. Ancak ABD, bu tarihi Kolomb Günü olarak kutlamış ve bu günü bayram olarak ilan etmiştir.

Kızılderililerden Özür Dilendi

ABD’nin Kızılderili İşleri Bürosu başkanı, Avrupalıların gerçekleştirdiği soykırımlar nedeniyle 8 Eylül 2000 tarihinde Kızılderililerden resmi olarak özür dilemiştir. Bu tarihi özür, Kızılderililere yönelik yapılan katliamların uluslararası alanda tanınmasının bir sonucudur.

Yaralı Diz Katliamı

29 Aralık 1890’da Amerika Birleşik Devletleri, beş yüz kişilik bir süvari alayına Minikonju Lakotalarının kamp yerlerini çevirmesini ve hayalet dansı yapan Kızılderilileri tutuklamasını emreder. Bu olay, Kızılderililere karşı yapılan haksızlığın acı bir örneğidir ve sonradan “Yaralı Diz Katliamı” olarak adlandırılmıştır.

Katliamı yaşayanlardan biri olan Gelincik Louise, yaşananları şu sözlerle anlatır: “Kaçmaya çalıştık. Ama bize acımasızca saldırdılar. İçlerinde iyi insanlar olduğunu biliyorum, ama kadınları ve çocukları da vurduklarına göre askerler çok zalim olmalı. Kızılderili askerler asla böyle bir şey yapmazdı.”

Katliamı yaşayan şaman Kara Geyik, olayı şu sözlerle özetler: “O zaman ne kadar insanın öldüğünü anlamamıştım. Şimdi yaşlı gözlerimle geriye dönüp baktığımda, yerde yatan boğulmuş kadınları ve çocukları hâlâ net bir şekilde görebiliyorum. Ve orada, o çamurun içinde bir şeyin daha öldüğünü ve kar fırtınası altında gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü orada sona erdi…”

Kafatası Başına Ödeme

Anlatılanlara göre, devlete ait binaların bodrumlarında, Kızılderili kafataslarıyla dolu bir manzara ortaya çıkıyordu. Bu korkunç durumun sebebi ise, devletin politikası gereği her bir kafatası için belirli bir miktar ödeme yapılmasıydı.

Bizonların Yok Edilmesi

Kızılderililere yönelik başka bir soykırım yöntemi ise bizon avcılığının teşvik edilmesiydi. Zira Kızılderililerin temel besin kaynağı bizonlardı ve bu avcılık, yerli halkın açlıkla mücadele etmesine neden oldu. Bizon avcılığı, çevresel ırkçılık olarak da adlandırılan bir kavramın parçasıydı. Örneğin, Buffalo Bill lakabıyla bilinen William Frederick Cody, 1867-1868 yıllarında 18 ay içinde 4.280 bizon avlayarak ün kazandı.

Çiçek Hastalığı Virüsü

Kızılderili Soykırımı’nın en acı iki başlığını Çiçek Hastalığı Virüsü ve Bufalo Katliamı oluşturuyor. Avrupa’daki hastanelerin bulaşıcı hastalıklar bölümünde ve gemilerde kullanılan çiçek virüslü battaniyeleri yerlilere hediye ettiler. Korkunç bir ölüm tufanı yaşandı.

Bizon kalmayınca açlık ve buluşan çiçek hastalığı ile ölmeyenler de “Restriction Area” denilen kontrol altındaki bölgelerde yaşamaya mecbur bırakıldı. Bu bölgeler de ne av yapmanın ne de tarımın mümkün olduğu kurak, çorak bölgelerdi. Yıldırıp, çaresiz bırakma politikasıydı bu.

Vatanlarını, topraklarını, hayatlarını aldıkları insanları “Western” filmleri ile şeytanlaştırırken, kendilerini ise melek gibi gösteren organize bir vahşet modern dünyaya sesini duyuramadı. Eski dünyanın hastalıklarına karşı bağışıklığı bulunmayan yerliler, kendilerine bulaştırılan çiçek hastalığı ile milyonlarca bireyini kaybetti.

California’daki Soykırımlar

California, Hollywood, eğlence ve güneşli havalarla anılsa da, aslında Amerika tarihindeki en büyük Kızılderili soykırımlarına sahne oldu. Ancak, bu soykırımlarda hayatını kaybedenlerin sayısı net olarak bilinmiyor. California’da Kızılderililerin öldürülmesi için yapılan teşviklere ek olarak, kafa derisi başına para ödeniyordu.

1856’da her bir Kızılderili kafa derisi için 25 sent ödenirken, 1860 yılında bu ödül 5 dolara yükseldi. Bu tür vahşetlerin yapıldığı yerlere gelenler, ödüller için adeta sıraya giriyordu. Tarihçiler, burada yaşanan katliamları gerçekleştiren ırkçıları “kasaplar” olarak tanımlıyor.

Bugün, bu soykırımların yaşandığı bölgelerde yaşayan insanlar bile çoğu zaman bu korkunç tarihten habersizdir, çünkü soykırımların izleri büyük ölçüde silinmiştir.

Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfettiği zaman dünya nüfusunun %5’ini oluşturan Kızılderili kabilelerinin nüfusu, günümüzde neredeyse tamamen yok olmuş durumdadır.

WhatsApp grubumuza katılmak için TIKLAYINIZ!

Paylaş

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Zerdüştlerin Kutsal Merkezi Taht-ı Süleyman ve Hz. Süleyman’ın Cinleri Hapsettiği Yer!

Taht-ı Süleyman, efsaneler ve tarihle iç içe geçmiş bir bölge olarak, Zerdüşt inancının ve İslam öncesi İran kültürünün derin bir izini taşır.

Tektaş Pırlanta Yüzüklerde Son Trendler – Yılın En Gözde Modelleri!

Evlilik tekliflerinin vazgeçilmezi, aşkın sembolü, tektaş pırlanta yüzük. Anlamı ve estetiğiyle öne çıkan bu zarif mücevher, aşkın sonsuzluğunu simgeliyor.

Maoriler Kimdir? Geleneksel Haka Dansı ve Ortaya Çıkış Hikayesi

Haka dansı, Maori kültürünün güçlü bir ifadesidir ve dünya çapında hem spor sahalarında hem de kültürel etkinliklerde unutulmaz bir deneyim sunar.

Yerinde kripto para eğitimi ve desteğin avantajı

Kripto para piyasası, teknik terimler ve karmaşık işlem süreçleri ile yeni başlayanlar için oldukça zorlayıcı olabilir.

Altın Zincir Bileklik Modelleri

Altın zincir bilekliklerde kullanılan zincirler, farklı kalınlık ve desenlere sahip olabilir. İnce ve zarif bir görünüm isteyenler için...
spot_img

Related articles

Zerdüştlerin Kutsal Merkezi Taht-ı Süleyman ve Hz. Süleyman’ın Cinleri Hapsettiği Yer!

Taht-ı Süleyman, efsaneler ve tarihle iç içe geçmiş bir bölge olarak, Zerdüşt inancının ve İslam öncesi İran kültürünün derin bir izini taşır.

Tektaş Pırlanta Yüzüklerde Son Trendler – Yılın En Gözde Modelleri!

Evlilik tekliflerinin vazgeçilmezi, aşkın sembolü, tektaş pırlanta yüzük. Anlamı ve estetiğiyle öne çıkan bu zarif mücevher, aşkın sonsuzluğunu simgeliyor.

Maoriler Kimdir? Geleneksel Haka Dansı ve Ortaya Çıkış Hikayesi

Haka dansı, Maori kültürünün güçlü bir ifadesidir ve dünya çapında hem spor sahalarında hem de kültürel etkinliklerde unutulmaz bir deneyim sunar.

Yerinde kripto para eğitimi ve desteğin avantajı

Kripto para piyasası, teknik terimler ve karmaşık işlem süreçleri ile yeni başlayanlar için oldukça zorlayıcı olabilir.