Antarktika’daki buz altı göllerinden en büyüğü olan Vostok Gölü, Rusya’nın Vostok İstasyonu’nun altında yer almaktadır. Doğu Antarktik Buz Tabakası’nın orta bölgesinde konumlanan göl, buz tabakasının yüzeyinden yaklaşık 4000 metre derinlikte bulunan bir tatlı su göldür. Bu da deniz seviyesinden 500 metre daha aşağıda olduğu anlamına gelmektedir. Vostok Gölü, son yüzyılın en önemli coğrafi keşiflerinden biri olarak kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalar, gölün çeşitli ve farklı bir yaşam ortamına sahip olduğunu göstermektedir.
Vostok Gölü yaklaşık 14 milyon yıldır dış dünyadan izole edilmiş bir ekosistem barındırmaktadır. Göl hala sıvı halde ve donmamış durumdadır. 15,690 kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahip olan gölün, 5,400 kilometreküplük bir hacme sahip olduğu tahmin edilmektedir. Ortalama derinliği 432 metre olan gölün en derin noktası 510-900 metre arasındadır. Sismik araştırmalar sırasında 1959-64 yılları arasında keşfedilmiştir.
Antarktika, dünyanın en büyük kıtalarından biridir ve yaklaşık olarak 14.107.637 kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahiptir. Antarktika kıtasında yaklaşık 400 adet buzul-altı göl tespit edilmiştir. Vostok Gölü, Doğu Antarktik buz tabakasının orta bölgelerinde bulunan ve bu göllerin en büyüğüdür. Vostok Gölü, üzerindeki buz katmanları sayesinde son 400 bin yılın paleoklimatolojik kayıtlarını barındırmaktadır. Göl suyu, 15 milyon ila 25 milyon yıldır izole bir durumda kalmaktadır.
Vostok Gölünün Keşfi
1955 ile 1964 yılları arasında Vostok İstasyonu’nda çalışan bilim insanı Andrei Kapiza, buz tabakasının kalınlığını belirlemek için sismik ölçümleri kullanarak Vostok istasyonu çevresindeki araştırmalarını sürdürdü. Yapılan ölçümler sonucunda, büyük bir buzul gölü olduğuna inandığı Vostok Gölünü keşfetti. Daha sonra yapılan araştırmalar, bu tezi destekledi, ancak kanıtlayamadı. Resmi kayıtlara göre, Vostok Gölü hakkındaki diğer bilgiler 1974 yılının başlarında İskoç bir araştırma ekibi tarafından toplandı. Bu ekip, Vostok Gölü’nü sismik araştırmalar sonucu radarlara takılan dalga hareketleri ile kayıt altına almayı başardı.
Bu çalışmalardan sonra, Vostok Gölü, dünyanın el değmemiş ve kendini değişmeden korumayı başarabilmiş en eski gölü olarak tarihe geçti. İlk olarak 1996 yılında bir Rus-İngiliz araştırma ekibi tarafından yapılan ölçümler ve radar istatistikleri sonucu bu bilgiye ulaşıldı. Andrei Kapiza’nın ilk çalışmalarından birkaç yıl sonra, 1957 yılında Sovyet bilim insanları, iklim değişiklikleri ve küresel ısınma sorununun tarihini araştırmak için Vostok İstasyonu’na gittiler. Bu araştırma, dünya genelindeki herkesi ilgilendiren bir konuydu. Bilim insanları aynı zamanda, dünyanın en düşük sıcaklığı olan -89,2 dereceyi kaydederek tarihe geçirdiler.
Vostak Gölünün Donmama Sebebi
Vostok Gölü’nün suyunun sıcaklığı ortalama -3 derece olarak kaydedilmiştir. Bu sıcaklık, suyun donma derecesinin altında olmasına rağmen göl suyunun sıvı halde kalmaktadır. Bunun nedeni, yüksek basınçlı ortamda bulunmasıdır. Göl, neredeyse 4100 metre kalınlığındaki buz kütlesinin altında bulunmaktadır ve üzerindeki basınç oranı 35-40 Megapaskal arasındadır. Araştırmalar sırasında 3.623 metrelik bir derinliğe ulaşılmış olmasına rağmen, 1998 yılında uluslararası bir karar nedeniyle araştırmacılar Vostok Gölü’ne sadece 130 metre kala daha fazla derinlemesine inmeyi bırakmışlardır. Bu karar, gölün zarar görmemesi için alınmıştır.
Daha fazla derine inilmesinin durdurulmasının nedenlerinden biri, koruyucu maddeler olarak kullanılan gazyağı ve freon maddelerinin göl suyuna ulaşmasının çevre kirliliği yaratmasıdır. Ayrıca, buz tabakasının kesimi sırasında gölün içine ulaşabilecek bakteriler, göle, yapılan araştırmalara ve gelecekte yapılacak araştırmalara zarar verebilirdi. Daha sonraki araştırmalar, inilen son 60 metrelik derinliğin donmuş Vostok Gölü suyundan başka bir şey olmadığını ortaya koymuştur. Bugün Vostok Gölü ile ilgili birçok bilgi, bu derinlikte ulaşılan donmuş suyun araştırılmasıyla elde edilmiştir.
Ancak, St. Petersburg’da bulunan Arctic and Antarctic Research Enstitüsü tarafından 2011 yılında buz tabakasının delinerek daha da derine inilme işlemi yeniden başlatıldı. 2012 yılında Vostok Gölü’nün üzerindeki tüm buz tabakası delinerek gölün içine kadar inildi. Yıllardır Vostok Gölü üzerinde çalışmalar yapan Ohio, Green State Üniversitesi biyoloji bilimleri profesörü Scott Rogers liderliğindeki araştırma grubu, 2012 yılında gölün derinliklerine ulaşarak örnek toplamayı başardı. Türk biyolog Zeynep Koçer de bu grubun bir üyesi olarak müthiş bir keşif yapmıştır.
Vostok Gölünde Yaşam
Vostok Gölünde yapılan araştırmalar, çeşitli ve farklı bir yaşam ortamına sahip olduğunu ortaya koymuştur. Göl, derin bir karanlıkta yer almasına rağmen, dünya üzerindeki tüm tatlı su kaynaklarından farklı olarak neredeyse 50 kat daha fazla oksijen içermektedir. Bu yüksek oksijen miktarının nedeni, gölün üzerindeki yüksek basınçtır. Bu oksijenin buz kütleleri arasında gaz formunda hareket edebildiği de kaydedilmiştir.
Yapılan çalışmalar ve Vostok Gölü’nden alınan buz kütleleri örnekleri, göl içinde binlerce farklı organizmanın dünyasal bir miras olarak varlığını sürdürdüğünü gösteriyor. Örneklerde bulunan bazı bakterilerin DNA’ları incelendiğinde, balıklar, deniz kabukluları ve halkalı solucanların sindirim sistemlerinde bulunanlarla çok benzerlik gösterdiği görüldü. Ancak, bazı parazit DNA’larına rağmen, gölde tatlı su balıkları veya yengeçler gibi deniz canlılarının var olduğunu söylemek için yeterli kanıt yoktur. Bu durum, henüz keşfedilmemiş kompleks yaşam türlerinin de var olabileceği işaretidir.
Vostok habitatı, dünyanın geri kalanından 15 milyon yıl boyunca korunarak, daha önce hiç karşılaşılmamış yaşam formlarının evrimine olanak sağlamış olabilir. Bu organizmaların %94’ü bakterilerden oluşurken, %6’sı ökaryotlardır. Bunların birçoğu ise mantarlardan oluşmaktadır.
Gölde keşfedilen çeşitlilik, son derece zorlu koşulları olan bazı gezegenlerde bile yaşamın var olabileceği umudunu artırdı. Jüpiter’in uydusu Europa da bu umut verici gezegenlerden biri olarak öne çıkıyor. Europa, buz kaplı atmosferinin altındaki jeolojik kanıtlara göre okyanuslar barındırıyor ve Dünya’daki tüm okyanuslardan daha fazla suya sahip. Yüzeyi tamamen buzla kaplı olan Europa’nın buzulunun Vostok Gölü’ndeki kadar kalın olduğu düşünülüyor. 2013 yılında Rus bilim adamları, Vostok Gölü’nde yeni bakteri türlerinin keşfedildiğine dair bilgi yaydı. Ancak daha sonra yapılan araştırmalar bu bilginin yanlış olduğunu ortaya koydu ve Vostok Gölü üzerindeki çalışmalar devam etmektedir.
Konu oldukça ilgi çekiciydi benim için ve sizde cok açıklayıcı ve bi o kadar basit anlatmışsınız. Tesekkur ederim harika yazı için.
Beğenmenize çok sevindim. İlginiz ve güzel yorumlarınız için biz teşekkür ederiz.