Sırlarla Dolu Philadelphia Deneyi: Esrarengiz Işınlanma Olayı!

Tarih:

Paylaş

Philadelphia Deneyi, tarihin akışını değiştiren, sıra dışı ve gizem dolu bir olaydır. “Philadelphia Deneyi,” diğer adıyla “Rainbow,” Amerikan Donanması Deniz Araştırması tarafından yürütülen bir deneydir ve birçok iddiayı beraberinde getirmiştir. Bu iddialara göre, deneyde yer alan “USS Eldridge” adlı askeri donanma gemisi ile ışınlanma gerçekleştirilmeye çalışılmış ve sonrasında Amerikan Donanma Ordusu korkunç sonuçlarla karşılaşmıştır.

II. Dünya Savaşı‘nın ortasında gerçekleştirildiği iddia edilen bu deney, insanların hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir ışınlanma olayını konu almaktadır. Bir savaş gemisinin ansızın kaybolması ve uzak bir noktada tekrar belirmesi, bilim kurgu romanlarını andıran bu olayın gerçekliğini sorgulamamıza neden olmaktadır.

28 Mart 1943’te gerçekleştiği iddia edilen deneyin amacı, ABD Deniz Kuvvetlerinin II. Dünya Savaşı sırasında üstünlük elde etmek için kendi gemilerini düşman radarlarından gizlemekti. Ancak, bu olay ve sonuçları resmi olarak hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmadı. Bununla birlikte, deneyde yer alan kişilerin çeşitli açıklamaları ve yazıları, deneylerin ve sonuçlarının kısmen anlaşılmasını sağladı.

Askeri Gizlilik İçinde Gerçekleştirilen Bir Deney

Philadelphia Deneyi olarak bilinen bu olayda, 28 Mart 1943’te Amerika‘da, Einstein‘ın birleşik alanlar kuramına dayanarak bir “ışınlama” deneyi yapıldığı iddia edildi. Askeri gizlilik içinde gerçekleştirilen bu olayda, 104 mürettebatlı “USS Eldridge” adlı askeri gemi, tanıkların iddialarına göre Philadelphia Deniz Üssü’nde yeşil bir sis içinde yavaş yavaş kayboldu. Kısa bir süre sonra 640 km ötedeki Norfolk Deniz Üssü‘nde ortaya çıktı.

Deney hakkında ciddi medya araştırmaları, 1980’de deneyi anlatan bir filme izin verildikten sonra başladı. Daha önce, bu olay sadece saçma bir söylenti olarak görülüyordu. Charles Berlitz ve William Moore‘un birlikte yazdığı kitap, bir fantezi olarak kabul ediliyordu.

Ancak, deneyle ilgili kuşkular hala devam etmektedir. Her ne kadar bazıları bu olayı anlamsız bir söylenti olarak görseler de, aşağıda okuyacağınız olaylar dizisi, şaşırtıcı, düşündürücü ve gerçekçidir.

Gemi Fiziksel Olarak Kayboldu ve Tekrar Geri Döndü

Gökkuşağı Projesi olarak bilinen deneyin resmi ve bilimsel adı “Project Rainbow” idi. Bu proje, iddialara göre II. Dünya Savaşı sırasında küçük destroyer tipi bir savaş gemisinin başından geçti. Olayın yeri Philadelphia Deniz Üssü’ydü ve amacı gemiyi düşman radarlarından görünmez hale getirmekti.

Projeye göre, gemiler düşman radarlarına yakalanmadan istenilen yerde aniden ortaya çıkacaktı. Bilimsel olarak “optikal görünmezlik” olarak adlandırılan bu sistemde, özel bir mekanizma veya jeneratörle oluşturulan güçlü bir manyetik alanın, önce hedef gemiyi sarması ve sonra da ışınları veya radar dalgalarını bükerek veya kırarak gemiye görünmezlik sağlaması hedeflenmişti.

Bu düşünce bile mucizeviydi. Ancak iddialara göre proje başarılı oldu. Yani gemi fiziksel olarak kayboldu ve tekrar geri döndü. Tanıklara göre, geminin üzerini bir pelerin gibi saran manyetik alan bu görevi başarıyla yerine getirdi. Ancak ana hedef, geminin kaybolduğu yerde değil, başka bir yerde ortaya çıkmasını sağlamaktı, yani daha yaygın bir deyişle “ışınlanma” yapmaktı.

Albert Einstein’ın “Çekim ve Elektriklenmede Birleşik Alan Kuramı”

Philadelphia Deneyi’nin temelinde Albert Einstein‘ın “Çekim ve Elektriklenmede Birleşik Alan Kuramı” etkisi bulunmaktadır. Bu teori, olayla ilgili kişilerce “Elektronik kamuflaj” olarak adlandırıldı. Einstein, bu teorisini 1925-27 yılları arasında Almanya’da bir bilim dergisinde yayınladı.

Ancak, Einstein bu teoriyi henüz denememiş veya tam olarak geliştirmemişti. O dönemdeki amaç, çok güçlü elektromanyetik alanların oluşturularak gemilerin görünmez hale getirilmesi ve düşman kuvvetlerine karşı korunmasıydı. Hatta bu yöntemin, havada oluşturularak üslerin görünürlüğünün engellenmesi gibi uygulamaları da düşünülmüştü.

Projede Yer Alan Bazı Önemli İsimler

“Project Rainbow” olarak bilinen deneyin çalışmaları 1930’larda Chicago Üniversitesi’nde başladı ve bir yıl sonra Princeton Üniversitesi’nde devam etti. Bu projede zaman zaman yer alan bazı önemli bilim insanları ise Albert Einstein, Dr. John von Neumann ve Dr. Nikola Tesla’dır.

Her 10 Yılda Bir Manyetik Enerji Alanı Tekrar Oluşuyor

Dr. Alfred Bielek, her 10 yılda bir, Ağustos’un 12’sinde manyetik enerji alanının tekrar oluştuğunu öne sürüyordu. 1943’ten sonra 1963 ve 1983’te aynı olay olduğu iddia edildi. Bu senkronizasyon olayı, enerji alanlarının tekrar bir araya gelip dalgalanarak ortaya çıkmasını sağlıyordu. Ancak, bu alanlar karmaşıktı. Dr. John von Neumann, 1986’da ölen Bielek’in anılarında bu olayları doğrulamıştı.

Büyük bir enerji oluşturulduğunda, doğru açıda senkronize edilirken birden kontrol dışına çıkarak “Yönsüz Dalgalar” haline dönüşebilirdi. Bu durumda alışılmadık etkiler meydana gelebilirdi. Senkronize dalgalar zamanı bükme ve etkileme yeteneğine sahipti.

Wisconsin Üniversitesi’nde Matematik Profesörü olan Henry Levenson’un ilginç bir yaklaşımı vardı. Ona göre zamanın bir şifresi vardı ve bu şifreler dünyanın tüm varoluş bilgisini içeriyordu. Bu bilgi, dünya saati ve zamanına göre ayarlanmıştı. Levenson’a göre, eğer zaman kilidi yüksek ve güçlü bir enerji alanı ile bozulursa, çeşitli zaman ve mekân dengesizlikleri ortaya çıkabilirdi.

Gemi Düşman Gözlemcileri İçin Görünmez Olacaktı

Olaylar 1943 yılı Haziran ayında başladı. Geminin adı USS Eldridge’di ve bir koruma destroyeriydi. Bir görgü şahidine göre, 75 KVA gücündeki iki dev jeneratör geminin ön top taretlerinin altına monte edildi. Geminin güvertesine 4 manyetik ışın yayılacaktı. Ayrıca, 3 RF vericisi de güverteye monte edilmişti. 3000 adet 6L6 güç artırıcı tüp, iki jeneratörün oluşturduğu gücü yayacaklardı.

Özel senkronizasyon ve modülasyon devreleriyle diğer ekipman, oluşan kütlesel elektromanyetik alanları kullanılabilir hale getirirken, kırılmış ışınlar ve radyo dalgaları gemiyi saracak ve sonuçta gemi düşman gözlemcileri için görünmez olacaktı.

USS Eldridge adlı destroyer, Philadelphia Deniz Üssü’nün önünde biraz açıkta duruyordu ve gözlem gemisi olarak SS Andrew Furuseth isimli bir şilep seçilmişti. İddialara göre, Philadelphia Deneyi’nin ortaya çıkmasını sağlayan kişi ise bu geminin personelinden bir gemicidir.

Dr. Morris K. Jessup’un Esrarengiz Ölümü

Dr. Morris K. Jessup’un esrarengiz ölümüne dair hikâye, 1950 yılında Carl M. Allen imzasıyla, gerçek adı Carlos Miguel Allende olan birinden gelen tuhaf mektuplarla başladı. Mektuplarda, Allen veya Allende, olayları son derece detaylı bir şekilde anlatmış gibiydi. Jessup, mektubun üzerindeki adrese yazarak daha fazla ayrıntı istedi ve bir başka mektup daha aldı.

Bu mektupta Allen, iddialarını kanıtlamak için hipnozdan sodyum pentatole kadar her türlü yöntemin kullanılabileceğini belirtiyordu. Dahası, başarıyla açıklanması durumunda bu teknolojinin insanları yıldızlara dahi götürebileceğini öne sürüyordu. Jessup, bu kişinin tanıklıklarından en az birinin doğru olabileceğini düşünüyordu. Aslında Jessup, matematikçi ve gökbilimciydi ve astrofizik alanındaki çalışmalarıyla tanınıyordu.

Hükümet İşin İçine Giriyor

İkinci mektubun ardından Jessup, Deniz Kuvvetleri’nden bir davet aldı. Deniz Kuvvetleri Araştırma Bürosu’na gittiğinde, kendisine bir kitap verildi. Bu kitap, bir yıl önce Jessup tarafından Büro’ya postayla gönderilmişti. Kitabın sayfaları üzerinde üç farklı kişinin notları vardı ve Jessup, bu notlardan birinin Allen’ın yazısına çok benzediğini fark etti. Notlar, adeta bir dış uzaylı gözlemcisinin gözlemleri gibi yazılmıştı.

Binlerce yıl önceki medeniyetlerden bahsediliyor, dünyaya gelen uzay araçları anlatılıyordu. Sonunda ise güç alanlarından ve 1943’te Philadelphia’da yapılan deneyden bahsediliyordu. Bu tuhaf kitap, normalde saçma olarak değerlendirilmesi gereken bir eser olmasına rağmen, ABD Hükümeti tarafından Pentagon’daki bazı üst düzey yetkililere özel olarak dağıtılmıştı.

Dr. Jessup Arabasında Ölü Bulunuyor!

1959 Nisan’ında Jessup, deney ile ilgili kesin sonuçlara ulaştığını iddia ederek arkadaşı Dr. Mason Valentine’i aradı ve ertesi gün buluşmayı önerdi. Ancak, buluşma gerçekleşmedi. Planlanan akşam, Miami’deki Hammock Parkı’nda Dr. Morris K. Jessup, arabasında ölü bulundu.

Polis raporlarına göre, arabasının içinde egzoz gazıyla intihar etmişti. Ancak, ilginç bir şekilde söz konusu notlar ortada yoktu. Arkadaşları, Jessup’un asla intihar etmeyeceğini belirtti. Valentine ise Jessup’un hastaneye götürüldüğünde hala hayatta olduğunu iddia etti. Ancak, bu iddialar sonuç vermedi ve olay kapanmış gibi göründü.

Deney Günü Yaşananlar

Deney, 22 Haziran 1943’te sabah saat 09.00’da jeneratörlere güç verilerek başlatıldı. Manyetik alan oluşmaya başladı; ardından yeşilimsi bir sis gemiyi örtmeye başladı ve USS Eldridge gözden kaybolmaya başladı…

Bir tanık şu şekilde anlatıyor:

“Bir an sadece geminin çıpasını görebildim, sonra o da kayboldu, ortada artık ne sis ne de USS Eldridge vardı. Bomboş denize bakıyorduk, gemimizde bulunan üst rütbeli subaylar ve bilim adamları korku, dehşet ve heyecan içinde nefeslerini tutarak bu inanılmaz başarıyı seyrediyorlardı.

Gemi ve mürettebatı hem radarda hem de gözlerimizin önünde yok olmuştu. Her şey planlandığı gibi ilerliyordu. 15 dakika sonra emir verildi ve jeneratörlerin şalteri kapatıldı. Önce hiçbir şey olmadı, ardından yeşil sis tekrar ortaya çıktı ve USS Eldridge yeniden görünmeye ve ortaya çıkmaya başladı, ama gemi nereye gitmiş ve nereden geliyordu?

Görgü tanığının ağzından:

Sis azalırken, bir şeylerin tuhaf gittiğini hissediyorduk. Hemen gemiye yanaştık, ilk önce mürettebatın çoğunun geminin yanından sarkıp kustuklarını gördük, diğerleri ise geminin güvertesinde şaşkın şaşkın dolaşıyorlardı. Sanki hiçbirinin bilinci yerinde değildi. Yetkili ekipler gemiye girerek bütün mürettebatı kısa süre içinde uzaklaştırdılar ve yerlerine hazır bekletilen yeni bir mürettebat aldı. Bir iki gün sonra, yeni bir deneye daha karar verildi. Gemi istenilen radar görünmezliğine ulaşmıştı. Donanım değiştirildi ve 28 Ekim 1943’te deney yine aynı gemide tekrarlandı.

Jeneratörler çalışmaya başladıktan hemen sonra destroyer hemen hemen görünmezlik çizgisine ulaşmıştı. Sadece burnu ve arkası görülüyor, arada ise bazı çizgiler belli belirsiz seçiliyordu. Sonra sadece su üzerinde tekne boyunda bir çizgi kaldı. Bir iki dakika sonra mavi bir ışık parladı ve o çizgide yok oldu. Şimdi gemi tamamen yok olmuştu. Birkaç dakika sonra kilometrelerce uzakta Norfolk’ta ortaya çıktı. Göründükten biraz sonra bilinmeyen bir nedenle yine kayboldu ve Philadelphia’da tekrar ortaya çıktı. Bu kez durum çok ciddiydi, tüm mürettebatın başı beladaydı.

Bazıları Yok Oldu ve Bir Daha Geri Dönmediler

Manyetik alanın içinde kalan mürettebattan kaybolanlar, yüzlerine ve ellerine dokunulmasıyla ancak görünür hale geliyordu. Yani dokunma, giysinin olmadığı bir yere yapılması gerekiyordu. Bu olay, “Donma” olarak adlandırılıyordu ve saatlerce, günlerce sürebiliyordu. Hatta bir denizci tam altı ay boyunca donmuştu ve altı ay sonra kurtarıldı. Elektronik kamuflaj başladıktan sonra gemi ve mürettebatının bütünüyle kaybolup çok uzak bir yerde ortaya çıkması ve sonra yeniden geri dönmesine neyin sebep olduğu hala bilinmiyor.

Philadelphia Deneyi Hakkında Bazı Sorular

Dr. Valentine, Charles Berlitz‘le yaptığı röportajda şöyle diyor: “Bence Philadelphia Deneyi bilinen ve alışılmış yollarla açıklanamaz. Bazı bilim adamları atomun temel yapısının, madde parçacıklarından değil, elektromanyetik alanlarda oluştuğu görüşündeler. Bu çok karmaşık enerji alanlarının birbirlerini etkilemesi olayıdır. Eğer böyle bir evrenin içinde maddenin katlı fazları bulunmasaydı, şaşılırdı. Bu fazların birisinden diğerine geçilmesi, bir yaşamdan ötekine geçmeye benzer.

Boyutlar arası değişimdir, yani dünyalar içinde dünyalar olabilir. Manyetik alanların karıştırıcı olarak değişimler yaratabileceğinden kuşkulanılıyordu. Maksatlı olarak, olağandışı manyetik koşullar yaratılması hem fiziksel, hem de yaşamsal olarak maddenin fazını değiştirebilir. Bu durumda, bağımsız bir varlık olmayan ama içinde bulunduğumuz yaşama benzer belirli bir madde/zaman/enerji boyutunun bir parçası olan zaman faktörünü de çarpıklaştırır. Kısacası, deney olasıdır.”

Berlitz’e Göre:

Philadelphia Deneyi’nin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği kesin olarak bilinmiyor ve şu an için kanıtlanamaz. Ancak kavram olarak geçerlidir, çünkü Einstein’ın “Birleşik Alan Kuramı” tarafından desteklenmektedir. Eğer deney yapıldıysa, söylentilerin ardındaki gerçek tanıklar susmaktadır ve belki de Türkiye’de de yayınlanan “Yok Oldu” (Thin Air) kitabında anlatıldığı gibi çıldıran ve inanılmaz değişimler gösteren mürettebatın çoğu ölmüş veya gizli bir yerde ölümü beklemektedir. Umuyoruz ki, bir gün üzerinde “çok gizli” yazılı bu dosyanın açılma zamanı gelecek ve karanlıklar aydınlanacaktır.

WhatsApp grubumuza katılmak için TIKLAYINIZ!

Paylaş

2 YORUMLAR

  1. Kolayı var kardeşim
    Gemide ölenlerin listesini çıkarın
    Tek bunların akrabasını bulun
    Sorun onlara
    Senin oğlun abiyin baban deden nerde öldü
    Çıkar ortaya
    Bu deney yapıldı mı yapılmadı mı
    Ha başka yerde öldürüldükleri bildirildi
    Anlayın ki bu işte bir bit yeniyi var
    Donanma üstünü örtüyor olayın

  2. Kolayı var kardeşim
    Gemide ölenlerin listesini çıkarın
    Tek tek bunların akrabasını bulun
    Sorun onlara
    Senin oğlun abiyin baban deden nerde öldü
    Çıkar ortaya
    Bu deney yapıldı mı yapılmadı mı
    Ha başka yerde öldürüldükleri bildirildi
    Anlayın ki bu işte bir bit yeniyi var
    Donanma üstünü örtüyor olayın

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Tektaş Pırlanta Yüzüklerde Son Trendler – Yılın En Gözde Modelleri!

Evlilik tekliflerinin vazgeçilmezi, aşkın sembolü, tektaş pırlanta yüzük. Anlamı ve estetiğiyle öne çıkan bu zarif mücevher, aşkın sonsuzluğunu simgeliyor.

Maoriler Kimdir? Geleneksel Haka Dansı ve Ortaya Çıkış Hikayesi

Haka dansı, Maori kültürünün güçlü bir ifadesidir ve dünya çapında hem spor sahalarında hem de kültürel etkinliklerde unutulmaz bir deneyim sunar.

Yerinde kripto para eğitimi ve desteğin avantajı

Kripto para piyasası, teknik terimler ve karmaşık işlem süreçleri ile yeni başlayanlar için oldukça zorlayıcı olabilir.

Altın Zincir Bileklik Modelleri

Altın zincir bilekliklerde kullanılan zincirler, farklı kalınlık ve desenlere sahip olabilir. İnce ve zarif bir görünüm isteyenler için...

Güney Kore’nin İncisi: Jeju Adası’nda Görülmesi Gereken 10 Yer

Squid Game dizisi ile gündeme gelen Jeju Adası, eşsiz doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleriyle ziyaretçileri büyüleyen bir cennettir.
spot_img

Related articles

Tektaş Pırlanta Yüzüklerde Son Trendler – Yılın En Gözde Modelleri!

Evlilik tekliflerinin vazgeçilmezi, aşkın sembolü, tektaş pırlanta yüzük. Anlamı ve estetiğiyle öne çıkan bu zarif mücevher, aşkın sonsuzluğunu simgeliyor.

Maoriler Kimdir? Geleneksel Haka Dansı ve Ortaya Çıkış Hikayesi

Haka dansı, Maori kültürünün güçlü bir ifadesidir ve dünya çapında hem spor sahalarında hem de kültürel etkinliklerde unutulmaz bir deneyim sunar.

Yerinde kripto para eğitimi ve desteğin avantajı

Kripto para piyasası, teknik terimler ve karmaşık işlem süreçleri ile yeni başlayanlar için oldukça zorlayıcı olabilir.

Altın Zincir Bileklik Modelleri

Altın zincir bilekliklerde kullanılan zincirler, farklı kalınlık ve desenlere sahip olabilir. İnce ve zarif bir görünüm isteyenler için...