Kahvenin Keşfi, Türkiye’ye Yolculuğu ve Tarihçesi

Tarih:

Paylaş

Kahvenin serüveni, keşfiyle başlayıp Türkiye’ye uzanan ve sonrasında dünya geneline yayılan bir hikâyeyi barındırır. Kahve bitkisinin kökeninin Afrika’ya dayandığı ve içecek olarak kullanımının ilk kez Güney Arabistan’da gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Kahve kültürünün gelişimi Arap dünyasında olduğundan, bu kültürün başlangıcını incelemek için genellikle Arap edebiyatına başvurulur.

17. yüzyılda Venedikli tüccarlar aracılığıyla Avrupa’ya taşınan kahve, kısa sürede kıtaya yayıldı. Amerika, Asya ve Afrika kıtalarında gerçekleştirilen Avrupa koloniciliği sonucunda dünyanın dört bir yanında kahve plantasyonları kuruldu ve kahve, geniş çapta tüketilen bir içecek haline geldi. Kahvenin günümüzde Brezilya, Vietnam ve Kolombiya gibi tropikal iklimli ve yüksek rakımlı bölgelerde ağırlıklı olarak yetiştirildiği bilinmektedir.

    Kahve, içecek olarak toz haline getirilmiş kahve tanelerinin demlenmesiyle hazırlanır, ancak filtreleme, öğütme boyutu, demleme süresi, su sıcaklığı ve miktarı gibi çeşitli faktörler farklı içeceklerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Günümüzde Espresso ve onun türevleri gibi çeşitli kahve türleri popülerdir. Kahve, içerdiği kafein maddesinin uyarıcı etkisi nedeniyle dikkati artırıcı ve uyanıklık sağlayıcı özelliklere sahiptir.

    Kahve Kelimesinin Kökeni

    Kahve kelimesi, Türkçeye Arapça’daki “قهوة” (kahve) kelimesinden geçmiştir. Ancak Arapçada bu terimin ne zaman ilk kez kullanıldığı belirsizdir. Arapça kökenli bu kelimenin etimolojisi kesin olmamakla birlikte, büyük olasılıkla Arapça’daki “iştahı kesmek” anlamına gelen “kahiye” fiilinden türetilmiştir. Bu bağlamda, kahve kelimesinin Arapçada ilk kez içenlerin iştahını kesen bir tür şarapla ilişkilendirilmesiyle ilgili olabilir.

    Arapça kökenli bu kelimenin kökü ayrıca İbranice’deki “dumansı” ve “mat” gibi anlamlara sahip olan “k-h-h” köküyle de ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, kahve kelimesinin etimolojisi Etiyopya’daki Kaffa bölgesi ile de ilişkilendirilmiştir.

    Kahve kelimesinin muhtemelen bugünkü anlamını 14. yüzyılda kazanmaya başladığı düşünülmektedir. Arapça “kahve” kelimesi Türkçede “kahve” olarak kalmış, Avrupa dillerinde ise “café”, “caffe”, “koffie”, “coffee”, “koffie”, “kaffee” gibi farklı şekillerde evrilmeye devam etmiştir.

    Kahvenin İlk Kullanımına Dair Efsaneler

    Kahvenin ilk kullanımına dair çeşitli efsaneler bulunmaktadır, ancak en meşhuru Etiyopyalı bir keçi çobanı olan Kaldi veya Halid’e dayanır. Bu efsane, batı edebiyatlarında büyük ilgi görmüş ve son derece popüler hale gelmiştir. Rivayete göre, Kaldi veya Halid adındaki keçi çobanı, keçilerinin meçhul bir bitkinin meyvelerini tüketmesiyle son derece enerjik olduklarını fark etmiştir. Kendisi de bu meyveleri denediğinde aynı etkiyi hissetmiştir. Durumu bölgesindeki bir din adamına bildirmiş ve bu meyvelerin denemeleri sonucunda bugünkü kahve içeceği keşfedilmiştir.

    Etiyopyalı bir Arap olan Şeyh Şazili, 14. yüzyıl sonlarında yaşamış olması muhtemel bir Sufi Şeyhi olarak bilinir ve kahveyi ilk içtiği rivayet edilen kişilerden biridir. Gece ibadetlerinde dinç ve uyanık kalabilmek için özellikle geceleri kahve içtiği ve kahveyi kullanan sufilerden biri olduğu söylenir.

    16. yüzyılın Arap yazarı Ceziri’ye göre, kahveyi ilk içen kişi Yemenli Cemalleddin Ebu Abdullah Muhammed İbn Said, yani ez-Zebhani’dir. Aden’den ayrılıp Etiyopya’ya gittiğinde kahve içen insanlarla karşılaşmış ve döndüğünde kahve içerek hastalığını iyileştirmiştir. Bu olay, kahvenin yorgunluğu giderme ve canlılık kazandırma özelliklerini keşfetmesine yol açmıştır.

      Bazı rivayetler, ilk kahve tüketimini Hz. Süleyman peygambere nispet etmektedir. Bu rivayete göre, Hz. Süleyman bir yolculuğunda bilinmeyen bir hastalığa yakalanan bir kente uğramıştır. Bu sorunu nasıl çözeceği kendisine Cebrail tarafından bildirilmiş ve Yemen’den gelen kahve çekirdeklerini kavurarak yeni bir içecek keşfetmiştir. Bu içecekten içen hastalar tekrar sağlıklarına kavuşmuştur.

      Kahve, uzun süre sadece Araplar tarafından kullanıldıktan sonra bir yüzyıl sonra Suriye, Mısır, İran ve Hindistan’a yayılmıştır.

      “Sihirli Meyve” Olarak Adlandırılan Kahvenin Kökeni

      Kahve, anavatanı olan Etiyopya’nın yüksek yaylalarında yabani olarak yetişen kahve bitkisinin doğal habitatında bulunuyordu. Bu bölgelerdeki yerli halk, kahve bitkisinin tanelerini un haline getirip bir çeşit ekmek yapıyor ve meyvelerini kaynatıp suyunu içerek tıbbi amaçlar için kullanıyordu. Bu meyveler “sihirli meyve” olarak adlandırılıyordu. Kahvenin ünü, hızla Arap Yarımadası’na yayıldı ve 300 yıl boyunca Etiyopya’da keşfedilen yöntemle içilmeye devam etti.

      Ancak kahve, 14. yüzyılda yeni bir keşifle birlikte daha da popüler hale geldi. Ateşte kavrulan kahve çekirdekleri ezildikten sonra kaynatılarak içime sunuldu. Kahveyi işleyip içmeye başlayan ilk grup ise Yemen’deki Sufi tarikatıydı. Bu yöntem Yemen’de 1470’li yıllarda, daha sonra Aden’de 1510’da, Kahire’de 1511’de ve Mekke’de görüldü. Bu noktadan sonra kahve, dünya genelinde yaygınlaşarak popüler bir içecek haline geldi.

      Kahvenin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Serüveni

      Kahvenin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki serüveni, Yemen Valisi Özdemir Paşa’nın döneminde, yani Kanuni Sultan Süleyman‘ın hükümdarlığı döneminde (1520-1566), İstanbul’a getirilmesiyle başlar. Özdemir Paşa, Yemen’de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul’a getirir. Kahve, kısa sürede saray mutfağında itibarlı bir içecek olarak yerini alır ve büyük ilgi görür.

      Bu dönemde, saray görevleri arasına “kahvecibaşı” adında bir rütbe eklenir. Padişahın ya da devlet büyüklerinin kahvesini pişirmekle görevli olan kahvecibaşılar, sadık ve sır tutmayı bilenler arasından seçilirdi. Osmanlı tarihinde, kahvecibaşılıktan sadrazamlığa yükselenler dahi olmuştur.

      Kahve, saraydan konaklara ve ardından evlere yayıldı ve kısa sürede İstanbul halkının tutkunu olduğu bir lezzet haline geldi. Satın alınan çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulup, dibeklerde dövüldükten sonra cezvelerde pişirilirdi. 1554 yılında İstanbul’da Tahtakale’de iki Suriyeli Arap, şehrin ilk kahvehanesini açtılar. Ancak o dönemlerde kahvenin faydalı olup olmadığı konusu tartışma konusuydu. Önceki şeyhülislamların aksine, Bostanzade Mehmet Efendi kahvenin haram olmadığını, hatta faydalı olduğuna dair bir fetva vermiştir.

      Osmanlı tarihinde kahve, birkaç dönem boyunca yasaklanmıştır. İlk kahve yasağı Kanuni Sultan Süleyman döneminde gerçekleşmiştir. Kahvehanelerin dedikodu ortamlarına dönüşmesinin önüne geçmek amacıyla getirilen bu yasak, Şeyhülislam Bostanzade Mehmet Efendi’nin fetvasıyla kaldırılmıştır.

      İkinci kahve yasağı III. Murad döneminde gerçekleşmiş, ancak bu yasak kahve tüketimini azaltamamıştır çünkü kaçak kahvehaneler açılmıştır. Bu dönemde kahve, belirli merkezlerde sevilerek tüketilen bir içecek haline gelmiştir. Daha sonra I. Ahmed döneminde kahve ile birlikte keyif verici maddeler yasaklanmış, hatta kahve uyuşturucu madde olarak sayılmıştır.

      Osmanlı tarihindeki en katı kahve yasağı ise IV. Murad döneminde getirilmiştir. Bu dönemde sadece kahve değil, tütün, şarap ve afyon gibi keyif verici maddeler de yasaklanmıştır. Kahvehaneleri kapatan padişah, bunun sebebi olarak kahvehanelerin İstanbul’da büyük yangınlara neden olmasını göstermiştir. Ancak sonunda, âlimlerin verdiği fetvalarla kahve tüketimi yeniden yaygınlaşmıştır. Son yasaklar da 1830 yılında kaldırılmış ve kahve özgür bir şekilde tüketilmeye başlanmıştır.

      Kahvenin Dünyaya Yayılması

      İstanbul’a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği Venedik’e taşıdılar ve böylece Avrupalılar kahveyle ilk kez 1615’te tanıştılar. İlk başlarda limonata satıcıları tarafından sokaklarda satılan kahve, 1645’te İtalya’nın ilk kahvehanesinin açılmasıyla daha resmi bir konuma kavuştu. Kısa sürede sayıları hızla artan bu kahvehaneler, diğer pek çok ülkede olduğu gibi özellikle sanatçıların, öğrencilerin ve her kesimden halkın bir araya gelerek sohbet ettiği en popüler mekânlar haline geldi. Kahve, Paris’e 1643’te ve Londra’ya 1651’de ulaştı.

      Avrupalılar, dünyanın çeşitli yerlerinde kahve plantasyonları kurmaya başladılar. Endonezya’nın Cava adasında 1712’de kahve tarımı başladı ve Hollanda Cava ve Doğu Hint Adaları’nda, Fransa Antilleri’nde de kahve yetiştirmeye başladı.

      WhatsApp grubumuza katılmak için TIKLAYINIZ!

      Paylaş

      CEVAP VER

      Lütfen yorumunuzu giriniz!
      Lütfen isminizi buraya giriniz

      Zerdüştlerin Kutsal Merkezi Taht-ı Süleyman ve Hz. Süleyman’ın Cinleri Hapsettiği Yer!

      Taht-ı Süleyman, efsaneler ve tarihle iç içe geçmiş bir bölge olarak, Zerdüşt inancının ve İslam öncesi İran kültürünün derin bir izini taşır.

      Tektaş Pırlanta Yüzüklerde Son Trendler – Yılın En Gözde Modelleri!

      Evlilik tekliflerinin vazgeçilmezi, aşkın sembolü, tektaş pırlanta yüzük. Anlamı ve estetiğiyle öne çıkan bu zarif mücevher, aşkın sonsuzluğunu simgeliyor.

      Maoriler Kimdir? Geleneksel Haka Dansı ve Ortaya Çıkış Hikayesi

      Haka dansı, Maori kültürünün güçlü bir ifadesidir ve dünya çapında hem spor sahalarında hem de kültürel etkinliklerde unutulmaz bir deneyim sunar.

      Yerinde kripto para eğitimi ve desteğin avantajı

      Kripto para piyasası, teknik terimler ve karmaşık işlem süreçleri ile yeni başlayanlar için oldukça zorlayıcı olabilir.

      Altın Zincir Bileklik Modelleri

      Altın zincir bilekliklerde kullanılan zincirler, farklı kalınlık ve desenlere sahip olabilir. İnce ve zarif bir görünüm isteyenler için...
      spot_img

      Related articles

      Zerdüştlerin Kutsal Merkezi Taht-ı Süleyman ve Hz. Süleyman’ın Cinleri Hapsettiği Yer!

      Taht-ı Süleyman, efsaneler ve tarihle iç içe geçmiş bir bölge olarak, Zerdüşt inancının ve İslam öncesi İran kültürünün derin bir izini taşır.

      Tektaş Pırlanta Yüzüklerde Son Trendler – Yılın En Gözde Modelleri!

      Evlilik tekliflerinin vazgeçilmezi, aşkın sembolü, tektaş pırlanta yüzük. Anlamı ve estetiğiyle öne çıkan bu zarif mücevher, aşkın sonsuzluğunu simgeliyor.

      Maoriler Kimdir? Geleneksel Haka Dansı ve Ortaya Çıkış Hikayesi

      Haka dansı, Maori kültürünün güçlü bir ifadesidir ve dünya çapında hem spor sahalarında hem de kültürel etkinliklerde unutulmaz bir deneyim sunar.

      Yerinde kripto para eğitimi ve desteğin avantajı

      Kripto para piyasası, teknik terimler ve karmaşık işlem süreçleri ile yeni başlayanlar için oldukça zorlayıcı olabilir.