Tapınak Şövalyeleri: Süleyman Tapınağı’nın Gizemli Takipçileri

Tarih:

Paylaş

Tapınak Şövalyeleri, tarih boyunca hem gizemli hem de etkileyici bir grup olarak dikkat çekmiştir. Haçlı Seferleri sırasında Kudüs’te ortaya çıkan bu tarikat, ilk etapta Kutsal Topraklar’ı koruma göreviyle başlamış, zamanla Avrupa’da güçlü bir finansal etkiye sahip olmuştur. Hatta tapınakları bir banka olarak kullanan Tapınakçılar, güvenilir bankacılar olarak ün salmışlar ve Avrupa’nın ilk bankası olarak kabul edilmişlerdir.

Bu tarikatın gelişimi ve sonu, hem Avrupa kıtasında hem de Doğu coğrafyasında önemli bir iz bırakmıştır. Ancak, varlıkları boyunca birçok tartışma ve gizem de beraberinde gelmiştir. Bugün bile, Tapınakçılar hakkında hâlâ keşfedilmemiş yönleri olan bu önemli tarikatın mirası, tarih ve modern dönem araştırmacıları tarafından ilgiyle incelenmektedir.

Tapınak Şövalyeleri Hakkında Genel Bilgi

Tapınak Şövalyeleri veya diğer adıyla Mabet Şövalyeleri, Hristiyanlığın tanınmış askeri tarikatlarından biriydi. 1119’da Fransız soylusu Hugues de Payens tarafından Kudüs’te kurulan bu grup, başlangıçta 9 şövalyeden oluşuyordu ve asıl amacı Hristiyan hacılarını korumaktı. Bu kuruluş, bu 9 şövalyenin hem kan bağı hem de evlilikle birbirlerine bağlı olduğu bir yapıya sahipti.

Katolik Kilisesi tarafından 1129’da resmi olarak tanınarak hızla güçlendi. En zirve dönemlerinde, askeri güçleri 20.000’e kadar çıktı, ancak bu sayının sadece %10’u tarikata bağlı şövalyelerden oluşuyordu. Tarikatın tarihi neredeyse Haçlı Seferleriyle paralel bir seyir izledi. Zamanlarının en korkulan savaşçıları arasında, beyaz eşyalarının üzerinde taşıdıkları kırmızı haçlarıyla Tapınak Şövalyeleri yer alıyordu.

Tarikatın askeri kanadı savaşlarda ün kazanırken, tarikata bağlı diğer gruplar Avrupa genelinde ve Kutsal Topraklar’da geniş çapta faaliyet gösterdi. Kutsal Topraklar ve Avrupa’da birçok yerleşim kurarak, tarikat bankacılık ve para transferinin erken bir formunu geliştirdi ve Hristiyan hacıların hayatını kolaylaştırdı.

Haçlı Seferleri’nin ardından, Tapınak Şövalyeleri büyük borçlarla karşı karşıya kaldı ve Fransa Kralı IV. Philippe, Papa V. Clemens’e baskı yaparak tarikatın kaldırılmasını talep etti. Tarikat 1312’de resmen dağıtıldı, tüm mal varlıklarına el konuldu ve Tapınak Şövalyeleri, cadı avlarında olduğu gibi yakılarak öldürüldü. Son olarak, 19 Mart 1314’te Jacques de Molay ve diğer tarikat üyeleri kazığa bağlanarak yakılarak idam edildiler.

Tapınak Şövalyelerinin Kuruluşu ve Yükselişi

Birinci Haçlı Seferi’nin ardından, birçok hacı Kutsal Topraklar’ı ziyaret etmek amacıyla Avrupa’dan yola çıktı. Ancak savaşların ardından düzen bozulmuş topraklarda, birçoğu haydutlar tarafından soyuldu ve öldürüldü. 1118’de Fransız Hugues de Payens ve arkadaşı Godfred Saint-Omer, Hristiyan hacılarını korumak için bir tarikat kurma niyetiyle Kudüs Kralı II. Baudouin’e başvurdu.

Kral, Müslümanlarca Zeytin Dağı olarak bilinen Tapınak Dağı’nda bir yer vermeyi kabul etti. Burası, Mescid-i Aksa‘nın yanı sıra Süleyman Tapınağı kalıntılarının olduğuna inanılan bir alandı. Bu nedenle kurulan tarikat, “İsa’nın ve Süleyman Tapınağı’nın Takipçileri” adını aldı. Dokuz şövalyenin kuruluşunda rol oynadığı tarikat, maddi olanaklardan yoksun olduğu için tamamen bağışlara dayanıyordu. Tarikatın amblemi, aynı at üzerinde ilerleyen iki şövalyeyi göstererek sadelik ve fakirliği simgeliyordu.

Ancak tarikatın bu durumu kısa sürdü. Clairvauxlu Bernard, tarikatın kurucularından birinin yeğeni idi. Troyes kentinde yapılan konseyde tarikatı Papa’ya tanıttı ve Papa tarafından resmen onaylandılar. Bu onayla birlikte Papa II. İnnocentius tarafından yayınlanan özel bir fermanla tarikat mensupları, ülke sınırlarını serbestçe geçebilme, vergi ödememe ve Papa dışında hiçbir otoriteye hesap vermemek gibi geniş haklara sahip oldular. Bu destekle birlikte Avrupa genelinde soylulardan para, arazi ve askeri destek gördüler.

Tarikat, elde ettiği bu güçle hızla gelişti. Haçlıların Kutsal Topraklar’daki savaşlarında büyük etkileri oldu. Ayrıca, ellerine geçen finansal güçle bir tür ilk çek sistemini andıran bir mekanizma geliştirdiler. Kutsal Topraklara gidecek kişiler, Avrupa’daki bir tarikat mensubuna paralarını yatırır ve yalnızca tarikata üye kişilerin çözebileceği kodlama ile yazılmış bir mektup alırlardı. Varış noktalarında, oradaki üyelerden paralarını alırlardı. Bu şekilde soygunlardan kaynaklanan can ve mal kayıplarını önlemek amaçlanmıştı.
Tarikat, bağışlar ve kendi yatırımlarıyla Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun birçok yerinde kiliseler ve kaleler inşa etti. En güçlü oldukları dönemde, Kıbrıs Adası tarikatın yönetimi altındaydı.

Tapınak Şövalyelerinin Hiyerarşik Yapılanması

Tarikat, hierarşik bir yapılanma içinde olup, genellikle Fransız kökenli bir şövalye tarafından yönetilmiş ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde ve ülkelerinde bu liderin emrine bağlı bir dizi temsilci ve daha küçük gruplar şeklinde örgütlenmiştir. İlk başlarda dokuz asker-keşiş tarafından yoksulluk, namus ve itaat yeminiyle kurulan Tapınak, zamanla günümüzdeki çok uluslu şirketleri andıran bir yapıya büründü. Bu yapılanma, Haçlı devletlerinin işlerindeki artan rolü yansıtmak ve desteklemek amacıyla gelişti.

Büyük Üstât: Tarikatın mutlak lideri konumundaydı. 1139’da yayınlanan Omne datum optimum genelgesiyle, Büyük Üstat sadece Papalık’a karşı sorumlu tutulmuştu. Sekiz şövalye, dört çavuş ve bir papazdan oluşan 13 kişilik kıdemli Tapınakçı seçmen konseyi tarafından seçilirdi. Genellikle, seçmen konseyi Doğu’da yerleşmiş birini seçmeye özen gösterirdi. Paris Tapınağı’nın Fransız Sarayı için önemini bilen Fransız kralları, 1250’de Reginald de Vichiers’in seçiminde olduğu gibi Büyük Üstât’ın seçimine müdahale etmeye çalışırlardı.

Birlik genişledikçe, makamın ayrıcalıkları da arttı. Bertrand de Blancfort zamanında (1156-1169), bir Büyük Üstât’in dört atı, iki şövalyesi, bir çavuşu, bir papazı, bir kâhyası, bir nalbantı, bir aşçısı ve bir Saracenli özel yardımcısı bulunan bir maiyeti olması beklenirdi. Batı’dan yeni bir parti at getirildiğinde, ilk seçim hakkı yine Büyük Üstât’a aitti. Büyük Üstât’ın hemen altında kıdemli yetkililerden oluşan bir konsey bulunmaktaydı.

İhtiyar Heyeti: Büyük Üstât’a vekillik ve danışmanlık yapardı. Gerektiğinde, örneğin Hugues de Payens’in şövalyelerinden biri olan Andre de Montbard gibi, İhtiyar Heyeti üyeleri Büyük Üstâtlığa terfi ettirilebilirdi. Montbard, dört yıl İhtiyar Heyeti’nde görev aldıktan sonra, 1153’te kısa süreliğine görevde kalan Bernard de Tremelay’ın Ascalon’da ani ve kötü bir sonun ardından Büyük Üstât oldu.

Diğer Görevliler:

Mareşal: Askeri kararların alınmasından sorumluydu, at ve teçhizat alımı gibi konularda yetkiliydi.

Bölgesel Komutanlar: Kudüs Krallığı, Kudüs Şehri, Trablus, Akka ve Antakya gibi belirli bölgelerden sorumluydular.

Bu görevlerin yanı sıra, tarikatta kumaşçılar, evler komutanları, şövalye komutanları, turcopolierler, ast mareşaller, revir sorumluları, beyaz cübbeli şövalyeler, acemiler ve çavuşlar gibi bir dizi görevli ve üye bulunmaktaydı. Her biri tarikatın farklı yönlerinden sorumlu olup, örgütün faaliyetlerini ve idaresini şekillendiriyordu.

Avrupa’nın İlk Bankacıları Tapınakçılar ve Banka Olarak Tapınakların Kullanımı

Tapınak Şövalyeleri, ilk çağlarından itibaren güvenilir bankacılar olarak ün kazandılar ve aslında Avrupa’nın ilk bankası olarak kabul edildiler. Onlar, para yatırma ve çekme imkânı sunan bir kredi mektupları sistemi geliştirerek bir Tapınak evine yatırılan paraların başka bir yerden çekilebildiği bir sistem oluşturdular. Bu sayede yatırılan paralar, Tapınakçılar’ın sağlam yapılarındaki kasalarda güvence altına alınıyordu. Paris Tapınağı, Avrupa’da önemli bir finans merkezi haline geldi.

İkinci Haçlı Seferi döneminde, Tapınak Şövalyeleri ile Fransız kralları arasında uzun vadeli bir iş birliği başladı. II. Philippe’in hükümdarlığı döneminde Tapınak, gerçek anlamda Fransız kraliyet hazinesine dönüştü. Kralın saltanatı boyunca kraliyet arazilerinden elde edilen gelirler yüzde 120 arttı ve on üçüncü yüzyıl boyunca Paris Tapınağı’nın haznedarları, II. Philippe ve onun halefleri için güvenilir danışmanlar haline geldi.

Tapınakçılar’ın başarılı bankacılar olarak kendilerini kanıtlamalarında, titiz kayıtlar tutmaları ve müşterileriyle tarafsız ilişkiler kurmalarının büyük etkisi oldu. Paris Tapınağı’nın bir banka olarak ne kadar yoğun olduğunu gösteren kayıtlar mevcuttur. Bu kayıtlarda, görevdeki Tapınakçı’nın ismi, yatırılan miktar, kim tarafından ve hangi hesaba yatırıldığı gibi detaylar bulunurdu. Her günün sonunda, toplanan paralar güvenli odalara taşınırdı. Paris Tapınağı’nda etkin olarak kullanılan 60 hesap bulunuyordu ve hesap sahipleri arasında saray mensupları, din adamları, önemli soylular ve Tapınak çalışanları yer alıyordu. Özel günlerde, Noel ve Paskalya gibi tarihlerde çalışma yapılmazdı. Bunun dışında, Tapınak genellikle müşterilerinin ihtiyaçlarına göre işlem yapardı.

Papalık da finansal ihtiyaçları için Tapınakçılar’a güvenmeye başladı. Tapınakçılar, 1163 gibi erken bir tarihte Papa III. Alexander döneminde bankacılık yapmaya başlamışlardı. Aynı zamanda II. Philippe’in Capet hanedanının finansal işleriyle de ilgileniyorlardı. Tapınak Şövalyeleri aynı zamanda Papa III. İnnocentius’un Dördüncü Haçlı Seferi sırasında sefer harcamalarını yeniden düzenlemek için kullanıldı.

Tapınak’ın finansal hizmetleri sadece kredi sağlama ve saray mensupları ya da soylularla sınırlı değildi. Haçlılar ve hacılar Avrupa’dan uzakta birkaç yıl geçirdiklerinde, Tapınakçılar onların değerli belgelerini, vasiyetlerini ve mallarını da kabul ederlerdi.

Çeşitli Suçlamalarla Karşı Karşıya Kalan Tapınakçıların Sonu

Haçlı Seferleri’nin sona ermesiyle Müslüman güçlerin Kudüs’ü ele geçirmesi, Tapınakçılar ve diğer askeri tarikatların da Kutsal Topraklar’ın kaybından sorumlu tutulmalarına neden oldu. 1291’de Memlükler Akka şehrini fethettiğinde, Tapınakçılar ve diğer tarikatlar Kıbrıs adasına çekilmek zorunda kaldılar.

Bu durum, askeri tarikatların yeniden düzenlenmesi taleplerine yol açtı. Bazı önerilere göre, Kutsal Toprakları geri kazanmak amacıyla Tapınakçılar ve diğer küçük tarikatların birleştirilmesi gerektiği öne sürüldü. Ancak, bu süreçte Fransa Kralı IV. Philip, Tapınak Şövalyeleri’ne mali borçları olduğu gerekçesiyle 13 Ekim 1307’de Fransız şövalyelerinin topluca tutuklanmasını emretti ve mallarına el koydurdu.

Tapınakçılar çeşitli suçlamalarla karşı karşıya kaldılar; çarmıha germe, yasadışı cinsel ilişkiler ve hatta sapkın inançlar iddiaları ortaya atıldı. Ancak, bu suçlamaların gerçeklik payı hakkında çok az delil bulundu. Tapınakçı duruşmalarının kayıtları, bu suçlamaların gerçekliğinin kanıtlanamadığını gösteriyor.

Bu suçlamaların ardından, Papa tarafından aforoz edilen birçok Tapınakçı idam edilmiş ve infaz edilenler arasında birçoğu 13 Ekim 1307’de Cuma günü ateşe verilerek öldürülmüştür. Bu tarih, “Kanlı Cuma” olarak anılmış ve 13 rakamının uğursuzluğu ile ilişkilendirilmiştir, zira bu tarih, engizisyon zulmünün doruk noktasıdır. Ancak kaçabilen bazı Tapınakçılar yer altına gizlenerek, daha sonra “Masonluk” olarak adlandırılacak olan bir organizasyonun temellerini atmışlardır.

Tapınakçılar işkence altında suçlamaları kabul ettiler. 1308’de Papa V. Clement, Tapınakçıların suçlamalarını affetti, ancak tarikatın itibarı ciddi şekilde zedelenmişti. Mart 1312’de Papa V. Clement, Tapınak tarikatını resmen dağıttı ve tarikat üyeleri Avrupa genelinde tutuklandı. İki yıl sonra, son Büyük Üstat Jacques de Molay, sapkın eylemlerle suçlanarak Paris’te yakıldı. Bu olaylar Tapınakçılar tarikatının sonunu işaret etti.

Günümüzde Tapınak Şövalyeleri

Günümüzde Avrupa ve Orta Doğu’da eski Tapınakçı yapıları hala varlıklarını sürdürmektedir. Ancak bu yapılar, zamanında Tapınakçılara ait olan mülkiyetin sadece bir kısmını oluşturuyor. Alan Barber, Tapınakçıların mülklerinin Batı’daki Hristiyan ülkelerinden Doğu ülkelerine kadar geniş bir coğrafyaya yayıldığını belirtiyor ancak bu mülkiyetin tamamını ellerinde tutamadıklarını ifade ediyor. Kıbrıs’a çekilirken, Tapınakçılar arşivlerini de yanlarında götürmüşlerdi; ancak bu arşivlerin ne yazık ki günümüze ulaşmadığını belirtiyor. Genel kanı ise arşivlerin Türklerin 16. yüzyılda Kıbrıs’ı ele geçirmeleriyle yok edildiği yönünde.

Smithsonian Magazine’in 2018’de yayımladığı bir habere göre, asıl Tapınak Tarikatı’nın sona ermesinden bu yana, çeşitli gruplar – neofaşist örgütler de dâhil olmak üzere – tarikatı yeniden canlandırmaya veya Tapınakçıların uygulamalarını örnek almaya çalıştılar. Bu tür girişimler, Tapınakçıların tarihi mirası üzerinde ve hatta bazen onların sembollerini kullanarak çeşitli amaçlar için yapılmıştır. Ancak gerçek Tapınakçı tarikatının varisi olmadığı gibi, bu tür girişimlerin geçmişle bağlantısı sınırlı veya sembolik olabilir.

WhatsApp grubumuza katılmak için TIKLAYINIZ!

Paylaş

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Dinlerin Kaderini Belirleyen Kudüs: Gerçekleşmiş ve Gerçekleşmesi Beklenen Olaylar!

Kudüs, tarih boyunca birçok önemli olaya ev sahipliği yapmış ve hâlâ gerçekleşmesi beklenen olaylarla dolu bir şehirdir.

Bilim İnsanlarından Felaket Uyarısı: ABD’de Zombi Geyik Hastalığı Yayılıyor!

Uzmanlar, ABD'de görülen ve "zombi geyik hastalığı" olarak bilinen hastalığın insanlara bulaşma olasılığına karşı hazırlıklı olmaya çağırıyor.

Zerdüştlerin Kutsal Merkezi Taht-ı Süleyman ve Hz. Süleyman’ın Cinleri Hapsettiği Yer!

Taht-ı Süleyman, efsaneler ve tarihle iç içe geçmiş bir bölge olarak, Zerdüşt inancının ve İslam öncesi İran kültürünün derin bir izini taşır.

Tektaş Pırlanta Yüzüklerde Son Trendler – Yılın En Gözde Modelleri!

Evlilik tekliflerinin vazgeçilmezi, aşkın sembolü, tektaş pırlanta yüzük. Anlamı ve estetiğiyle öne çıkan bu zarif mücevher, aşkın sonsuzluğunu simgeliyor.

Maoriler Kimdir? Geleneksel Haka Dansı ve Ortaya Çıkış Hikayesi

Haka dansı, Maori kültürünün güçlü bir ifadesidir ve dünya çapında hem spor sahalarında hem de kültürel etkinliklerde unutulmaz bir deneyim sunar.
spot_img

Related articles

Dinlerin Kaderini Belirleyen Kudüs: Gerçekleşmiş ve Gerçekleşmesi Beklenen Olaylar!

Kudüs, tarih boyunca birçok önemli olaya ev sahipliği yapmış ve hâlâ gerçekleşmesi beklenen olaylarla dolu bir şehirdir.

Bilim İnsanlarından Felaket Uyarısı: ABD’de Zombi Geyik Hastalığı Yayılıyor!

Uzmanlar, ABD'de görülen ve "zombi geyik hastalığı" olarak bilinen hastalığın insanlara bulaşma olasılığına karşı hazırlıklı olmaya çağırıyor.

Zerdüştlerin Kutsal Merkezi Taht-ı Süleyman ve Hz. Süleyman’ın Cinleri Hapsettiği Yer!

Taht-ı Süleyman, efsaneler ve tarihle iç içe geçmiş bir bölge olarak, Zerdüşt inancının ve İslam öncesi İran kültürünün derin bir izini taşır.

Tektaş Pırlanta Yüzüklerde Son Trendler – Yılın En Gözde Modelleri!

Evlilik tekliflerinin vazgeçilmezi, aşkın sembolü, tektaş pırlanta yüzük. Anlamı ve estetiğiyle öne çıkan bu zarif mücevher, aşkın sonsuzluğunu simgeliyor.